ÇOCUKLARIMIZIN ARKADAŞLARI VE BİZ

Arkadaşlık, dostluk ilişkileri çok önemlidir. Çocuklarımızın bu duyguları öğrenmesini, doğru arkadaşlar seçmesini, gerçek dostluklar kurmasını isteriz. Aynı zamanda onların seçilen arkadaşlar olması ve bu arkadaşlıkların kalıcı olması da önem kazanır. Çocukluk arkadaşı, okul arkadaşı, mahalle arkadaşı kavramlarına büyüdükçe iş arkadaşı, hayat arkadaşı, yol arkadaşı kavramları eklenir.

Nasıl arkadaş olacaklarının yanı sıra, arkadaşlığı nasıl sürdürecekleri, arkadaşları için neler yapıp, neler yapmayacakları, hangi zamanlarda arkadaşlarının yanında olmaları gerektiği, hangi zamanlarda onları uyarmaları gerektiği gibi, arkadaşlığın birçok yönü vardır. Yani arkadaşlık önemli bir duygu, yaşamı etkileyen bir paylaşım ve erişkinlikte çocuğunuzun kişiliğinin önemli bir kısmını oluşturacak bir kavramdır.

ARKADAŞLIK VE AİLE TUTUMLARI

Günümüzün moda söylemlerinden biri “ben çocuğumun arkadaşıyım” oldu. Bu cümle iyi anne-baba olmanın bir göstergesi gibi kullanılsa da, altında ailenin endişeleri yatmaktadır. Çocuklarının kötü şeyler öğrenmesinden, zarar görmesinden, yaralanmasından korktukları için onlarla oynamaya çalışır, tüm zamanlarını onlarla geçirirler. Yaşıtları ile oynamayı, kaynaşmayı öğrenemeyen çocuğun okulda yalnız kalması kaçınılmaz olur. Bazı aileler ise devamlı arkadaşlara müdahale ederler. Arkadaşları seçer, onlara karşı uyarır, kendini korumasını abartır. Böylece çocuk arkadaşlık kurmada zorluk çeker. Bu nedenle bazı çocuklar aileleriyle olduğu gibi, arkadaşları ile de bağımlı bir ilişki sürdürürler. Tek bir arkadaş bulur, onun yanından ayrılmaz, arkadaşlığını kaybetmemek için istediği her şeyi yapar. Arkadaş edinebilmek için elindekileri verir. Adeta arkadaşlığı satın almaya çalışır. Bunu başarsa da, başaramasa da çocuk için sorun demektir.

ÇOCUKLAR
Daha küçücük bir bebekken, bulunduğumuz ortamda aynı yaş grubunda bir başka bebek olduğunda “bak kardeş, arkadaş” diye tanıtım yaparak, çocukları kaynaştırmaya çalışırız. Oysa bir başka çocuk kardeşi olamayacağı gibi, her çocuk da arkadaşı olmaz. Yaklaşık 3 yaşa değin oyun oynamak için bir başka çocuk aramayan çocuklar, sosyalleşme ile birlikte yaşıtlarına yönelirler. Uyum gösteremeyen, hiçbir çocukla oynayamayan, paylaşamayan, kurallara uymayan ve diğer çocuklara zarar verenler yalnız kalırlar. “Arkadaşlarınla iyi geçin.” demek yeterli olmaz. Bu geçimsizliğin nedenlerini araştırmak, bulmak ve çözmek gerekir. 3-6 oyun dönemidir ve bir sorun yoksa bu dönemde çocuklar, ortamı uygun bulduklarında doğal olarak birlikte oynamaya başlarlar. Arada çekişme, tartışma olsa da çabuk unutur ve arkadaşlığa devam ederler. Çocuk kavgaları, erişkinler araya girmediği sürece önemsizdir. Çocuklar yüzünden tartışan erişkinlerinki ise çoğu kez bitmek bilmez.

Çocuklar için arkadaş önemlidir. Onlar tarafından kabul görmek, aranmak, beğenilmek önemlidir. Başarılı, uyumlu çocuklar en çok aranılan çocuklardır. Hep kendi istediği olsun diye tutturan, her şeyi yönlendirmeye çalışan, mızıkçılık yapanlar büyüklerin sandığı gibi “lider ruhlu” değil, istenmeyen arkadaşlardır. Benzer şekilde hırçın, saldırgan olanlar da diğerleri tarafından dışlanır. Dışlandıkça hırçınlığı artan çocuk daha saldırgan ve kuşkucu hale gelir. Arkadaşlarıyla sürekli çatışan ve sorun yaşayan çocuğun sorunları olabilir. Yaşıtları yerine kendinden küçüklerle ya da büyüklerle arkadaşlık yapmayı yeğleyen çocuklar kendine güvensiz olabileceği gibi, gelişimsel olarak yaşıtlarından geri de olabilirler.

Arkadaş edinebilmek, arkadaşlığı sürdürebilmek ve arkadaş olarak yeğleniyor olmak görüldüğü gibi çocuğun sağlıklı ruhsal durumunun bir göstergesidir. Çünkü bunlar çocuğun toplumsallaşmasının, toplum içindeki konumunun, uyumunun da delilidir. Arkadaşları ile kendini kıyaslamak, belli olumsuz yönlerini fark etmek, kendini değiştirmek arkadaşlığın sağladığı olumlu özelliklerdir. Aileler çocuklarının olumsuz arkadaşlardan etkileneceği, onlara uyacağını, yoldan çıkacağını düşünerek korkarlar. Oysa iyi eğitilen, doğru büyütülen bir çocuk için kötü arkadaştan korkmamak gerekir. Çocuk bu ayrımı yapabilir ve kendini koruyabilir. Yapayalnız, arkadaşsız olmak çok daha büyük sorundur.

ERGENLİKTE ARKADAŞLIK

Ergenlik dönemine giren çocuk için arkadaş her şeyden önemli hale gelir. Evde kendini eleştiren, öğütler veren ailedense, onunla aynı sorunları paylaşan yaşıtlarının yanında olmak isterler. Bu aynı zamanda ergenin yaşamla tanışması demektir. Küçük yaşlarda sağlıklı arkadaşlık kurmayı başaramayan çocuk, ergenlikte de aynı sorunla uğraşmak zorundadır. Bu dönemde yaşanan en önemli ruhsal sorunlardan biri arkadaşsızlıktır. Özellikle ergenlikte, çocuğu ile arkadaş olduğunu ve onun bu gereksinimini de karşıladığını düşünen anne-baba yanılmaktadır. Ergenin gereksinimi, kendi yaşıtı arkadaşlardır. İlkokul döneminden başlayarak tek arkadaşlar kadar, arkadaş grupları değer kazanır. İlkokul döneminde gruplar çoğunlukla tek cinstir. Yani kızlar kızlarla, erkekler erkeklerle birlikte olur. Ama ergenlikte gruplar karışıktır. Karışık olması gelişim açısından sağlıklıdır. Aileler ergenin arkadaşlarını kendilerinden çok önemsemesinden huzursuz olurlar. Oysa bu, endişelenecek bir durum değildir. Ergenin erişkinliğe geçişi için önemli bir adımdır.

ARKADAŞ GRUPLARI

Arkadaş grupları çocuklar ve ergenler için önemlidir. Grupların oluşmasında belirleyici özellikler ve grupların kuralları vardır. Herkes istediği gruba giremez. Oysa çocuk büyüdükçe gruba girme ve orada kabul görmek önem kazanır. Arkadaş gruplarında dayanışma, paylaşım ve birlik vardır. Bu grubun içinde kalmak için bunlara dikkat etmek gerekir. Gençler popüler olan bir grubun içinde yer almak isterler. Eğer kendi özellikleri gruba girmeye yeterli ise sorun yoktur. Ama arkadaşlık kurmakta zorlanan, özelliklerini gösteremeyen, kendine güvenmeyen ve sorunu olan gençler risk grubudur. Hele de bu gençler aileleri ile iyi ilişki kuramıyor, okulda başarısız, spor ya da sanatla uğraşmıyorsa, kendini bir yerlere bağlı hissetmiyorsa bir gruba kabul için yanlışlar yapabilir.

VE BİZ

Çocukların arkadaşlıklarını tamamen denetimsiz bırakmamak gerekir. Onlarla kurduğumuz iyi ilişkiler bizlerle arkadaşlarını, isteklerini, özlemlerini paylaşmalarını sağlar. Bazı arkadaşlıklardan zarar görebileceklerini biz onlardan önce fark edebiliriz. Bu durumda onlara yasaklar getirmek yerine, endişelerimizi, niçin endişelendiğimizi anlatmak, çok zarar görmesine izin vermeden, deneyerek kendisinin doğruyu görmesini sağlamaya çalışmak daha doğru olur.
Evet, arkadaşlığın önemini çocuklarımıza anlatan, onların doğru arkadaşlar seçmesini isteyen, arkadaşsız kaldıklarında üzülen bizler onlara örnek oluyor muyuz? Sağlıklı arkadaşlıklar kuruyor, onların ardından konuşmuyor, yardıma ihtiyaçları olduğunda yanlarında oluyor, kötü olduklarını fark ettiğimizde kendimizi koruyor ama onlara da yardımcı olmaya çalışıyor muyuz? Bizim için iyi arkadaştır diyorlar mı? Kısaca çocuklarımızdan istediğimiz şeyleri kendimiz yapıyor muyuz? Eğer yapıyorsak korkmayalım, çocuklarımız da doğruyu seçecektir. Ama eğer yapmıyorsak, çocuklarımız ve kendimiz için ilişkilerimizi, tutumlarımızı, değerlerimizi bir daha gözden geçirmekte yarar var. Hatta belki de Pal Sokağı’nın Çocukları isimli kitabı alıp, onlarla birlikte bir kez daha okuyabiliriz. Dostluğu, değer vermeyi, arkadaşlarımızı ve onlarla paylaştıklarımızı önemsemeyi, korumayı, sadece çıkarlarımız olduğunda değil, sadece biz kazandığımızda değil, arkadaşlığın her zaman gerekli ve önemli olduğunu onlarla birlikte yeniden öğreniriz.

 

Facebooktwitterlinkedinmail