“Haz bir özgürlük şarkısıdır, Ama özgürlük değil… Haz, arzuların tomurcuğudur, Ama meyvesi değil… Yükselişi çağıran bir derinliktir. Ama ne derin, ne de yüksek olandır…
Kafestekinin kanatlanışıdır. Mekânla sınırlanmış değildir… Haz, aslında bir özgürlük şarkısıdır… Bu şarkıyı tüm kalbinizle söyleyin. Ama şarkıda kalbinizi yitirmeden…
Gençliğin büyük bölümü hazzı arar,
sanki haz her şey gibi; ama yargılanır
ve azarlanırlar.
Ben onları ne yargılar, ne azarlarım. Bırakın arasınlar…
Çünkü onlar arayışlarında yalnızca hazzı bulmayacaklar.
Hazzın yedi kız kardeşi vardır ve en küçükleri bile hazdan daha muhteşemdir.
………………………………..
Şimdi kalbinize sorun: ‘Bizim için iyi olan hazla, zararlı hazzı nasıl ayırabiliriz?’ Kırlara, bahçelere çıkın; öğreneceksiniz ki çiçeklerden bal toplamak arının hazzıdır; balını sunmak ise çiçeğin… Çünkü arıya göre çiçek yaşamın kaynağıdır. Ve çiçek için arı sevginin ulağıdır. Ve ikisi için ise, hazzın verilmesi ve alınması bir gereksinim ve bir vecdidir… Hazlarınızda arılar ve çiçekler gibi olun…”
Halil CİBRAN
O denli farklı şeyle için olmasını olumlu, yokluğunu olumsuz olarak düşündüğümüz bu duygu nedir? Yani haz almanın anlamını biliyor muyuz? Sözcük anlamı; hoşlanma, zevk olan haz kelimesi, felsefede, bir şeyden duyusal veya manevi sevinç duyma olarak kullanılır. Psikolojide ise haz, sürdürülmesi istenen ılımlı ve doygunluk veren coşkunun dile gelimidir. Haz alırız, haz duyarız, bazı olayların hazzını çıkarırız. Tabi hazzetmediğimiz insanları unutmamak gerekir. Onlar için “hoşlanmadım, sevmedim, kızdım” ya da başka bir duygu yerine hazzetmeyi kullanırız. Sanki hepsini birden kapsar, ama aynı zamanda hiçbiri değildir.
Gerçekte haz nedir?
Biz hazzı dile getirmeye çalışırken, alt benliğimiz sürekli doyum arar ve “haz ilkesine” göre çalışır. Haz ilkesi hemen doyum ister. Bir uyaran olduğunda, hemen gidermeye çalışır. O zaman alt benliğe iki yol kalır. Tepkisel bir davranışta bulunmak ya da hayal kurmak… Açlık duyuyorsa, bulduğu yiyeceği alır. Kimin olduğunu, parası olup olamadığını düşünmez. Kuralları umursamaz. Ortada yiyecek yoksa hayal kurar, kurar kurmasına ama hala açtır. Doymak için benliğinin harekete geçmesi gerekir. Benlikse gerçeklik ilkesiyle çalıştığı için, kurallara uygun yol bulunana değin açlığını erteler. Haz ilkesinin karşıtı, gerçeklik olarak belirir. Oysa biz başka türlü dile getiriyoruz hazzı. Güzel bir yemekten, bir cinsel ilişkiden, bir kitaptan, sigara-alkol gibi zararlı maddelerden, manzaradan haz aldığımızı söylüyoruz. Şimdi, bütün bu deneyimlerde ortak olarak bulunan bir duygu var mı? Gerçekten, bu sorunun cevabını ciddi olarak düşünün biraz… Hayır yok… Fakat bütün bu deneyimler, bizim yaşamak istediğimiz deneyimler olduklarından bizim için olumlu anlamlar taşıyabilirler. Belki de haz’dan kastımız sadece budur, bu durumda haz aramanın değişik çeşitlerinin olması önemsiz olabilir. Adeta, bir çeşit genel tatmin duygusunun tarifi gibi… Uygun koşullarda sarhoş olmanın bir hazzı vardır, ama sık sık olduğu gibi zihnin bulanmasını istemek kendi kendini tedavi için karmaşık bir deneyimdir. Sadece acı veren şeyden kaçma isteği olduğunu söylersek pek doğru olmaz. Aradığınız şey haz veya acı ile gerçekten ilgili olmayan bir çeşit uç deneyimdir. Bir bağımlının, tekrar tekrar aynı maddeyi almasını, “haz almak için yapıyorlar” şeklinde açıklamaya kalkarsanız, madde bağımlısı olmanın nasıl bir şey olduğunu gerçekten bilmiyorsunuz demektir. Haz kelimesini, araştırırsanız en çok cinsellikle ilgili kullanılır olduğunu göreceksiniz. Cinsellikten haz almak, erkeklerin daha fazla haz aldıkları, kadınların haz almaktan utanmadıkları zaman cinsel sorunların kaybolacağı, gençlerin cinsel hazlar peşinde gerçeklerden koptuğu ve nicesi… Oysa cinsel ilişki sırasında hissedilen duyguyu düşündüğünüzde, gerçekten bahsedilen haz mıdır? Yoksa bu duyguya başka isimler verdiğimizde olayı basitleştirmekten mi çekiniyoruz? Bir yandan haz almak olumlu bir duyguyken, cinsellikle birleştirdiğimizde onu, insanı baştan çıkaran ve kötüye sürükleyen bir olumsuzluk haline getirmiyor muyuz? Tasavvufa göre, haz dünyevidir. Bedensel hayatın yoğunluğu ve gerçekliği, hazzın reddedildiği noktada başlar. Oysa gittikçe haz alınan şeyler, daha özel şeyler ve maddi şeyler olmaktadır. Yani bir müzikten haz alıyorsanız, o müzik sıradan değildir. Benzer şekilde her yediğiniz yemek haz verici değildir, her ilişkiden haz duymazsınız. Bunun yanında sıcak bir banyo gerçekten haz verici olabilir. Sıcak banyonun sıradan olmadığını kimse iddia edemez. O zaman haz alınan şeyin değeri, güzelliği, niteliği kadar zamana ve size de bağlıdır. Tıpkı, tanıştığınızda hiç haz etmediğinizi düşündüğünüz adama ya da kadına sonra aşık olmak, onu adeta hazzın anlamı haline getirmekte olduğu gibi… Sokrates ise bilgelik ve zekânın hazdan değerli olduğunu söylemiş. Belki de dile getirdiği, hazzın değersiz olduğu değil, bilgelik ve zekânın hazzı getireceği ve doğru hazzı seçeceğidir.
Kim bilir, şu an hazzın, sizin için ne anlama geldiğini düşünmek ve bulmak gerçekten haz verici olabilir!