YALNIZLIĞA MAHKUM EDİLMENİN ADI: DAMGALANMAK

Kişinin, insanların dile getirdiği bütün görüşlere değil de yalnızca bazılarına… Kötü görüşlere değil de yalnızca iyilerine saygı duyması gerektiği ilkesinin iyi bir ilke olduğunu düşünmüyor musun? İyi görüşler anlama yetkisi olanların, kötü görüşlerse böyle bir yetiye sahip olmayanların görüşleridir… Yani sevgili dostum, herkesin bizim hakkımızda neler söylediğini o kadar umursamamalı, öte yandan adalet konusunda uzmanlaşmış kişilerin söylediklerini dikkate almalıyız.
SOKRATES

Toplum içinde yaşamak zordur. Toplumun kuralları bazen sizi korur, bazen tehdidiniz olur. Toplum içinde yaşamak zordur. Toplum farklıyı sevmez, farklıdan korkar. Ne yapacağını bilemediğinden, kendi başına da geleceğinden ürker. Anlamadığından, bilgisizliğinden, yetersizliğinden çekinir. Onları gidermek yerine kolayı seçer ve damgalar. Damgalamak kolaydır, damgalanmak da. Ama her ikisine de katlanmak zordur. Damgalamanın bilgisizliğine, eğitimsizliğine, yetersizliğine katlanmak da, damgalanmanın ve dışlanmanın yalnızlığına da…

Yasa dışı nedenler, ahlak dışı nedenler damgalanmanın nedeni de bedeli de değişiktir. Oysa hastalanmak insanın elinde değildir. Elinde olsa en son seçeceği şeydir. Ama kaçamaz, ama uzak duramaz, ama seçmese de bir gün yakalanıverir. Bazısı çabucak geçer, kimse umursamaz, hatta “geçmiş olsun” der. Bazı hastalıklar vardır ki onları söylemekten çekinir herkes. Çünkü o hastalıklar damgalanmanın başlangıcıdır. Öyle sanılır, öyle hissedilir ve korkulur. Aslında damgalanmaktan korkanın mı yoksa damgalayanın mı korkusu daha fazladır bilinmez. Bu hastalıkların başında psikiyatriye ilişkin sorunlar gelir. Son yıllarda onlara eklenen önemli bir hastalık oluşmuştur, adı AIDS olan. AIDS yalnızlığa mahkûm etmenin adı olmuştur. Bu hastalığa yakalananlar, yalnız mücadele etmeye ve yalnız ölmeye mahkûmdur. Oysa korkmak korumaz, aksine hastayı damgalamak onu gizliliğe iter. AIDS hastasının gizliliği demek, fark etmeden yakalanmak demektir. Yani damgalanmak yalnızlığa, damgalamak tehlikeye iter.

Ve Psikiyatri

Psikiyatri hastaları damgalanmadan en çok etkilenen hastalardır. “Deli” denmesinden çekinme, damgalanma korkusu tedaviye ulaşmayı engeller. Psikiyatri hastalarının hepsine “deli”, doktorlarına da “deli doktoru” yakıştırmaları azalmakla birlikte devam etmektedir. Hatta “deli doktoru” tanımlaması, uzun süre doktorları bile damgalanma endişesine sokmuş, bu dalı seçen sayısını kısıtlamıştır. Şakalar, fıkralar, çizgiler hasta ve doktoruna olan bu damgalamayı yansıtır. Oysa “deli” nedir? Daha çok ne yaptığını bilmeyen, garip ve farklıyı anlatmakta kullanılır. Ruh sağlığı bozuk kişiler bu tanıma girmezler. Girmezler de, o damgalanma korkusu onları gizlenmeye, tedaviyi geciktirmeye yöneltir. Stigma olarak da isimlendirilen damgalanma, kişinin psikiyatrik rahatsızlığı olduğunu kabul edip, yardım almasına, işbirliği içerisine girmesine mâni olan, kişisel ve sosyokültürel özelliklerden etkilenen özel bir durumdur. Psikiyatrik tedavi almak, rahatsızlığını kabul etmek zayıflık ve yetersizlik olarak algılandığında, birey durumunu çoğu kez bilinçdışı yollarla inkâr eder. Kendini ve çevresini, kimi zaman kendince akla uygun hale getirdiği gerekçeler kullanarak kandırır. Bu sıkıntılı durumla yüzleşmek bir ölçüde acı verdiğinden sürekli bir “kaçınma” davranışı içinde bulunur. Geçen zaman, altta yatan hastalığın ilerlemesine, bireyin ve çevresinin çok daha fazla, ileri safhalarda da geri dönüşü çok zor olan noktalara varıncaya dek ağır zararlar görmesine neden olur. “Damgalanma” az ya da çok, bireyden bireye ve toplumdan topluma değişmekle birlikte, hemen bütün psikiyatrik rahatsızlıklar için geçerlidir. Belki de hemen hepimiz kimi zaman zor ve sıkıntılı anlara girdiğimizde, profesyonel yardım almayı aklımıza getirdiğimiz halde ertelemeyi ya da “kendi kendimize çözmeyi” tercih etmişizdir. İşte bu anlarda, belki de derinlerde bir yerlerde içimizde psikiyatrik tedavi almanın “zayıflık” olduğuna dair anlama biçimi etkili olmuş olabilir. Oysa güç, sorunun olduğunu algılamak ve çaresini aramaktadır. Oysa güç, elindeki olanakları düzelme, yaşama sarılma ve kazanma için kullanmaktır. Oysa güç, seni “damgalamakla” yalnızlığa mahkûm etmeye çalışanlara inat, tedavi hakkını kullanıp onları bilgisizlikle “damgalamak”tır. Zayıflık korkaklıktır, inkârdır, “Ya benim de başıma gelirse.” endişesiyle baş edememektir.

Zaman hızla değişiyor. Psikiyatriye ve psikiyatri hastalarına bakış da. Yine de “beni sağlığıma kavuşturan doktoruma teşekkürler” ilanlarını bir tek psikiyatri hastaları vermez. Yine de bir yerlerde karşılaştıklarında doktorlarını tanımazdan gelen onlardır. Yine de psikiyatri kliniğine girerken ya da çıkarken görülmekten ürkenler onlardır. Zaman hızla değişiyor, “Psikiyatriste hepimizin ihtiyacı var.” diyenler artıyor. Okuyanlar, öğrenenler artıyor. Damgalanma korkusuyla tedavisi gecikenler azalıyor. İnsanlar zarar görmesin diye, Sokrates’in sözünü tekrarlamalı, tekrarlamalı…: İyi görüşler anlama yetkisi olanların, kötü görüşlerse böyle bir yetiye sahip olmayanların görüşleridir… Yani sevgili dostum, herkesin bizim hakkımızda neler söylediğini o kadar umursamamalı.

Facebooktwitterlinkedinmail