AYRILIKLAR DA SEVDAYA DAHİL…

Şimdi sen kalkıp gidiyorsun. Git.
Gözlerin durur mu onlar da gidiyorlar. Gitsinler.
Oysa ben senin gözlerinsiz edemem bilirsin…
Cemal Süreya (Aşk)

Sevgi ve aşk… Türk dilinin zenginliğinden, benzer iki kavrama daha çok anlam. Sevgi verebilmek, sağlıklı sevebilmek ne kadar önemli. Nedir sağlıklı sevgi? Başkaları tarafından sevilmek, beğenilmek, değer verilmek her insanın istediği normal bir duygudur. Sevgi duyduğu kişiye, zaman zaman öfke, kızgınlık gibi olumsuz duyguları da hissedebiliyor, yapıcı eleştireler yapabiliyorsak, bazen yalnız kalmak isteyebiliyor ve onun isteğine saygı duyabiliyorsak sevgiden bahsedilebilir. Sevgi bir duygusal bağımlılık gerektirir. Sadece birinin diğerine bağımlı hal aldığı durumlarda yaşamı yok edebilir.

Ayrılıklar da sevdaya dahil diyor şair. Gerçekten de sevebilmenin önemli bir parçası da ayrılabilmeyi bilmektir. Bağlılıkları terk etmek zordur, ama bağımlılıklardan kopmak çok daha zordur. “Kendisinden ayrılan eşini, sevgilisini sokak ortasında öldürdü.” ya da “Sevgilisi terk eden genç kendini öldürdü.” gazetelerin üçüncü sayfalarında ne kadar sık rastlanan bir haber olduğunun farkında mısınız? Şöyle bir okuyup geçtiğimiz, vah vah dediğimiz, cani diye kızgınlık gösterdiğimiz ama en kötüsü artık adeta kanıksadığımız haberler.

Doğduğumuz zaman sağlıklı olabilmemiz için annemizle “bağlanma” gerçekleştirmemiz gerekir. Onun duygularını yansıtır, adeta onunla var oluruz. Sonra ruhsal gelişimimiz için, yine bebeklikte tamamlamamız gereken süreç ayrışma ve bireyselleşmedir. Eğer bunu başaramazsak gelişimimiz sağlıklı olmaz. İşte, daha yaşamın başında sağlıklı ayrılmayı, sevgiyle bağımlı olmak arasındaki farkı beceremezsek birey olamamayı öğretiyor yaşam. Daha sonra yaşamda uygulayabilelim diye, ayrılmanın hayatın gerekli bir parçası olduğunu bilelim diye. Altı aylıktan itibaren başlar ayrılık kaygımız. Annemizi ararız devamlı. Oyun oynarken, yemek yerken bir yandan onu kontrol ederiz kayboluyor mu diye. Ama üç yaşından itibaren ayrılık kaygısının azalarak kaybolması gerekir. Kaybolmamışsa başta okula gidememek olmak üzere, yaşamımızı etkileyen bir tehlike haline gelir.

Erişkinlikte baş edilmesi gereken iki tür ayrılık çıkar önümüze. Biri kısa ve mekansal ayrılıklardır. Birinden biri gitmek zorundadır. Araya zaman ve mesafe girmesi gerekir. Ama bilirsiniz ki ayrıldığınız kişi oradadır. Döndüğünüzde yine orada olacaktır. Bu rağmen kaygılanırsınız bazen. Hani kalana ya da size kötü bir şey olacakmış hissi gelir, bir daha görüşemeyeceğinizi düşünürsünüz. Eğer kısa sürerse bu duygunuz, biraz hüzünle devam edersiniz. Ama uzarsa işte yeniden ayrılık kaygısı başlamıştır. Yaşınız kaç olursa olsun, tedavi zamanı gelmiş demektir. Erişkin dönemde bu kaygı, bazen panik bozukluğu bazen de depresyon göstergesi de olabilir çünkü. Kalp çarpıntısı, terleme, karın ağrısı, bulantı, kızarma size hastalandığınız görüntüsü verir. Ama genellikle akla kalp hastalığı gibi fiziksel rahatsızlıklar gelir. Oysa bunların hepsi, sadece ayrılığın katlanılamayan acısını gösterebilir.

Sevdiğinden Ayrılmak

Bir başka ayrılık ise sevdiğini düşündüğün, bazen yaşamının önemli bir kısmını geçirdiğin kişiden temelli ayrılmaktır. Gidenin de, kalanın da acıdığı, ne yapacağını bilemediği ayrılıklar. Gidenin mutlaka nedenleri vardır oysa. Ya sevgisizliği görmüştür kendi yüreğinde ya da birlikte sürecek geleceğin umarsızlığını. Söylemek, yapmak zor gelse de gitmek ister, kararı verdiği anda hazırdır. Bedel neyse ödemeyi göze almıştır, ya da zaten ödediğini düşünmektedir. Ardına bakmadan gitmeye kalkar. Ama kalan, çoğunlukla bu gidişe henüz hazır olmayan… Genellikle gidenin yanıldığını düşünür, hata yaptığını, bu hatayı ona anlatması gerektiğini, geri döndürmesi gerektiğini. Çırpınır durur öfkesi ve acısıyla. Öfke ve acı yan yana geldiğinde hatalar artar, gidenin geri gelmesi için yapılan davranışlar, gidenin gitmesini haklı kılmaktan öteye geçemez çoğu kez. Kalanı daha da tüketen, koparan, yeni bir yaşama geçmesini engelleyen bir sürece döner. Kabullenme zaman alır, zaman da bazen güzel duyguları, anıları ve yaşanabilecekleri yok eder. Sonra ne giden geri gelir ne de yitirilen zaman. Oysa gideni ve nedenlerini anlamaya çalışmak, yapılan yanlışları düzeltmeyi bir dahaki sefere bırakabilmek, ayrılığın hüznünü dimdik yaşayabilmek dinginlik getirir. Her biten ilişki bir şeyler bırakır yüreklerde. Kalanların güzel şeyler olması ise bizim elimizde. Sağlıklı sevgi, sağlıklı ayrılık sağlıklı gelecek demek.
Her şeye rağmen sevebilip, sevilebilip de ayrılık acısı çekmiş olmak, sevme, bağlanma ve bırakılma korkusuyla hiç sevememiş olma acısını yaşamaktan daha anlamlı değil mi?

 

Facebooktwitterlinkedinmail