ÇALIŞAN ANNE VE BABALAR

Değişen yaşam koşulları birçok kolaylığın yanı sıra yeni sorunları getirdi. Rekabet ortamı, teknolojinin ilerlemesi, her anlamda artan hız, kariyer yapmak isteyenlerin daha çok çalışmasına, iş alanında daha çok zaman harcamasına neden oluyor. Bu durumdan en çok etkilenen ise aile hayatı gibi görünmektedir. Evliliklerde artan sorunlar, çocukların anne ya da babaları tarafından yeterince sağlıklı büyütülemediği endişeleri, iş ve aile arasında çatışma olarak algılanıyor.

Gerçekten iş alanında başarı, aile yaşamında başarısızlığa neden olur mu? Bir yandan, aile yaşamı sağlıklı olan kişilerin iş yerinde daha başarılı oldukları görüşü savunulurken bu büyük bir çelişki gibi durmaktadır. Bu çelişkinin yanıtı, zamanlama, planlama ve dengedir. ‘İşiyle evli olmak’ tabiri daha çok sağlıklı bir özel yaşam kuramamış ve doyumu sadece işte bulmaya çalışanlar için kullanılmaktadır. Oysa insanın sağlıklı olmasının tanımı, bedensel, ruhsal ve sosyal anlamda sağlıklı olmayı kapsar. Birinin eksikliği ya da bozukluğu sağlıksızlık göstergesidir.

Kariyer yapmak ile aile, çocuk arasında seçim zorunluluğu genellikle kadın çalışanlar için gündemde tutulmaktadır. Bunun nedeni çocuk bakımı ve gelişimi için tek önemli kişinin anne olarak görülmesidir. Oysa bireysel bağlantı olan emzirme dışında, çocuk ve babanın ilişkisi de gelişimin temel taşlarındandır. Ayrıca yenidoğan döneminden başlayarak adeta birer ayna olan çocuklar, anne ve babalarında olan her şeyi yansıtırlar. Bu nedenle sağlıklı bir baba, anneyi mutlu eden bir baba şarttır. Mutsuz, kendini yalnız bırakılmış, sevilmeyen hisseden bir annenin ve babanın çocuğu aynı duygularla büyür.

Annelerin bu denli ön planda olması anneye ek yükler getirmektedir. Öncelikle gelişimin ilk dönemlerinde bebeğin anneye olan ihtiyacı anneyi bir seçim yapmaya zorlar. Evi seçen anne ilk zamanlar bebekle mutlu olsa da, bebek büyüdükçe başka bir ikilem yaşamaya başlar. Ya bağımsızlığını kazanan bebeğin ardından yalnız ve kendini işe yaramaz hisseden bir anne, ya da bunun yerine bebeğine bir türlü bağımsızlığını vermeyen, ona adeta yapışan olan bebeğe bakacak bir aile büyüğü bulmak ve anneliği anneanne ya da babaanneye kaptırmak. Ayrıca bebeğini evde bıraktığı, onun yanında olamadığı için o zamana değin öğretilenler doğrultusundaki suçluluk duygusu, çevresi, özellikle de büyükler tarafından abartılarak körüklenmektedir.

Bu çıkmazlar içindeki çalışan anne kendince yeni çözümler üretmekte ve bu çözümleri akla uydurmakta, kendini ikna etmeye çalışmaktadır. Bunlardan biri, uygunsa çocuğu işe taşımak, gece gezmelerinde kısaca her yerde onu da almaktır. Oysa bunların çoğu çocuklar için konforlu ve doğru olmamaktadır. Bir başka söylem ‘kaliteli zaman’dır. Kaliteli zaman gerçekte çocuğun ihtiyacı olan zamanı, onun zevk alacağı ve gelişeceği aktivitelerle birlikte paylaşmaktır. Alışveriş yapmak, devamlı gezdirmek, her istediğini yapmak değildir.

Çocuklar bencildir. Bu çocukluk dönemine ilişkin bir özelliktir. Bu nedenle isteklerinin olmasını, hemen olmasını isterler. Onları dengelemek, sınırları koymak erişkinlerin görevidir. Erişkinlerin bu konudaki zayıflıklarını fark ettiklerinde ise sınırları zorlarlar. Evet, çocukların annelerine ihityaçları var. Ama bu süre en azından birçok açıdan tüm ömrü kapsamıyor. Onunla olunan zamanları gerçekten ona ayırmak, kendi başarması gerekenleri onun yerine yapmak yerine öğretmek ve cesaretlendirmek, onu dinlemek, oynamak yetereli. Bunu yapmak için tüm gün ve gece gerekmez. Zamanı iyi planlayan bir anne bunu başarabilir. Yapamayan anne ise çalışmasa da yapamaz.

Zaman doğru planlanabilen ve kullanılabilen bir kavramdır. Öncelikleri saptamak, gerekli olan süreleri ayarlamak, iş kadar aile ve çocuk gelişimi konusunda da bilgi sahibi olmak sorunun çözümünü kolaylaştırır. Bunları yapmak için bir karar vermemiz gerekir. Çok başarılı, kendine güvenli, kimseye ihtiyaç duymayan ama aynı oranda yalnız bir insan mı olmak istiyoruz? Yoksa tercihimizi çok başarılı, başarısını ailesiyle paylaşan, ilerde yaptığı işler kadar yetiştirdiği çocukların sağlıklı, başarılı olmasıyla da ses getiren bir kişi mi? Bu durumda mutlu bir evlilik ve bu mutluluğun bize getirdiği tüm olumlu ruhsal gelişimler unutulmamalıdır. Yani aslında iş, aile ve çocuk arasındaki dengeyi kurarak başarılı olmak, bencilce kendimize yaptığımız ve cömertçe geri dönüşümü olan bir yatırımdır.

 

Facebooktwitterlinkedinmail