Çocuklarda takıntı olur mu?
Söz konusu çocuklar olunca birçok sorunun onlarda görülmeyeceği düşünülmektedir. Oysa erişkinlerde görülen sorunların hemen hepsi çocuklarda da görülebilmektedir. Bazen belirtileri farklılıklar gösterse de, genellikle isimleri ve tedavileri aynıdır. Bu sorunlardan biri bilinen adıyla takıntılar, bilimsel adıyla obsesif kompulsif bozukluktur. Şimdi çocuklarda, daha sonra erişkinlerde obsesif kompulsif bozukluğu, belirtilerini ve tedavisini gözden geçireceğiz.
Sekiz yaşında kız çocuğu, aklına kötü şeyler geldiğini söylüyor ve devamlı annesinin olmaz kızım demesini istiyor. Ama annenin defalarca “bir şey olmaz” demesi onu tatmin etmiyor ve kaygısını yatıştırmıyor. Yapılan değerlendirmede, eğer annesine o sözleri tekrarlatmazsa, anne ve babasına kötü bir şey olacağı düşüncesinin geldiği ve bu düşünceyi bir türlü aklından çıkaramadığı öğrenildi. Okul yaşantısı ve arkadaş ilişkileri bozulmuştu. Tedavi sonrası sorunu kalmadı.
On iki yaşında erkek çocuk. Hastalık kaptığına inanıyor. Her türlü çalışmaya karşın hasta olmadığına ikna edilememiş. İnternetten araştırıyor, hasta olması için neden olmadığını okuyor, söylüyor ama yine de bu fikri aklından atamıyordu. Tedavi sonrası bu düşüncesi kalmadı.
Dokuz yaşında erkek çocuk. Küçüklüğünden beri titiz, düzenli bir çocuk olması aileyi rahatsız etmemiş. Ancak son zamanlarda otururken kalkıyor, odada bulunan çekmecelerin, dolap kapaklarının tam kapalı olup olmadığını kontrol ediyor, masaları ve sandalyeleri kendine özgü bir şekilde yeniden düzenliyordu. Bu işlemlerin sayısı gittikçe artmaya başlamıştı. Biri araya girip bozarsa hırçınlaşıyor ve yeniden başlıyordu.
Takıntı ya da obsesyon akla gelen, doğru olmasa bile uzaklaştırılamayan düşünceyi, kompulsiyon ise bu düşünceyi uzaklaştırmak için yapılan törensel davranışları anlatır. Çocukluk döneminde genellikle sinsi başlayan bir durum olması, çocukların olayı çok iyi tanımlayamaması ve belirtilerin çocukluk dönemi özellikleriyle karışabilir olması tanıyı zorlaştırmaktadır. Başlangıç sinsi ve uzun süreli olmasına karşın, bazen önemli bir olay tetikleyici olduğundan sanki aniden başlamış gibi algılanabilmektedir.
Çocukluk dönemindeki bazı özellikler hastalık belirtileriyle benzerlikler gösterir. Özellikle küçük çocukların gelişimi sırasında bazı şeyler törenseldir. Örneğin, yatmadan önce yapılan bazı davranışlar küçük yaşlarda normalken, ilerlen yaşlarda obsesyon ve kompusiyonlar olabilir. Yatağa girmeden, belli sıra izleyen bazı kurallara uyar küçük çocuklar. Giyinme, masal anlatımı, belli yerde yatma gibi. Bunlar olmayınca huysuzlaşabilirler. Ama 8-9 yaşından sonra bu düzen değişir. Oysa hastalık belirtisi olduğunda devam eder ve herhangi biri olamadığında aşırı kaygı ve olayı baştan yapma gibi belirtiler çıkar. Benzer şekilde küçük çocuklarda çizgilere basmadan yürüme bir oyundur. Erişkin dönemde ise bir kompulsiyon olabilir. Bu çocukluk ritüellerini kompulsiyonlardan ayıran en büyük özellik, ritüellerin bir çeşit sosyalleşmeyi arttırıcı, kaygıyı azaltıcı rol oynarken, konpulsiyonların kısıtlayıcı ve sıkıntı verici olmasıdır. Eğer ritüeller sıkıcı, kaygı verici ve yaşamı etkileyen hale geldiyse hastalık boyutuna gelmiş demektir.
Tanı konulurken dikkat edilmesi gereken şeylerden biri ailenin verdiği öykü ve tanımlamalardır. Aileler genellikle kompulsiyonları “tik” olarak tarif etmektedirler. Özellikle de bir yere dokunma ya da belli hareketi tekrarlama olduğunda bu anlatım gözlenir. Oysa tik kasların istemsiz kasılmasıdır. Ve birbirlerinden farklı hastalıklardır. Çocukların bazı şeyleri aktarımındaki güçlükler nedeniyle de tanı için başka hastalıkların değerlendirilmesi gerekir.
Çocuklarda obsesif kompulsif bozukluğun tedavisini birkaç yönden ele almak gerekir. Öncelikle aileye ve çocuğa bu hastalığın uzun süreli olacağı anlatılmalı, iyi takip ve uyum konusunda onlarla anlaşılmalıdır. Zaman zaman obsesyonların ve bunlara bağlı kompulsiyonların değişebileceği belirtilmelidir. Tedavi olmadığı takdirde, erişkin dönemde devam edeceği ve gittikçe bulguların yaşamı daha etkiler duruma gelebileceğini söylemekte yarar vardır. Çocukla beraber ailenin tedaviye katılımı önemlidir. Özellikle çocuk kompulsiyonlarına aileyi katmışsa ya da aile içindeki davranışlar hastalığı arttırıyorsa ailenin de tedavide etkin yer alması şarttır. Bunun dışında, çocuğun bireysel tedavisinde obsesyonları için ilaç tedavisi gerekir. Bu hastalığın oluş nedenlerinde, biyolojik faktörler önemli yer tuttuğundan ilaçlar önemlidir. İlaçlar oluşabilecek ek sorunların giderilmesini de sağlar. Çocuğu destekleyici terapiler ve algılayabileceği yaşta ise davranışçı tedaviler de sorunun giderilmesinin önemli bölümleridir. Çocuklarımızda da takıntılar olabileceği, tedavi edilmesi gerektiği, tedavi edilmediği zaman sorunun büyüyebileceği unutulmamalıdır.