OTİZM

 

1800’lerden beri uzmanların dikkatini çeken, 1943 Kanner tarafından tanımlanıp adı konan “OTİZM” günlük gündeme galiba “Yağmur Adam” filmiyle girebildi. O zamana kadar sadece çocuklarına tanı konan ailelerin bildiği bu sorun, toplum tarafından tanınmaya başladı. Yağmur Adam filmi tam olarak otizmin tüm özelliklerini göstermese de, erken tanının çok önemli olduğu, bu hastalığın ailelerce daha erken fark edilip, tedavinin erken başlamasını sağlaması açısından önemlidir. Peki nedir otizm? Aslında otizm, birbirlerine benzerlikler gösteren yaygın gelişimsel bozukluk başlığı altındaki bozukluklardan biridir. Temel olarak iki alanda bozukluk görülür. İletişim ve sosyal gelişim alanı ve yineleyen, sınırlı ilgi ve davranışlar. Ve bunların, çocuk 30 aylık olmadan önce başlaması gerekir. Aslında bebek doğduğu andan itibaren farklılık gösterir. Eğer ailenin daha önce olmuş bir çocuğu varsa kıyaslayabilir. Pek ağlayıp, sızlamayan, tepkisiz, fazla uslu bebeklerdir. Aile bebeğin onlara gereksinim duymadığı kanısına bile kapılabilir.

– Kendi kendine oynayan, oyuncaklar yerine başka şeyleri oyun aracı seçen,

– Çevreye kendi gereksinimi olmadığında ilgi göstermeyen,

– Hiç konuşmayan, ya da sadece kendi gerek duyduğunda tek kelimeler kullanan, bazen duymadığı düşünülen, aynı kelimeleri tekrarlayan ya da sizin söylediğinizi tekrarlayan,

– Kendinden “sen” veya “o” diye bahseden, kendi kendine kelimeler üretip, kullanan,

– Öpülmekten, kucağa gelmekten hoşlanmayan,

– Nesneleri amacına uygun kullanmayan (kutu kapağını çevirmek, oyuncak arabayı sürmek yerine, ters çevirip saatlerce tekerliğini döndürmek, kapıyı açıp kapamak gibi),

– Düzeninin değişmesine aşırı tepki gösteren,

– Aşırı titiz olabilen, üstüne su damladığında bile huzursuz olan,

– Göz teması kurmaktan kaçınan,

– El çırpma, kanat çırpar gibi yapma, dönme gibi tekrarlayıcı hareketleri bulunan,

– Acıya, sıcağa, soğuya pek tepki vermeyen,

– Yaşıtlarıyla uygun ilişki kuramayan,

– Birçok şeye ilgi göstermezken, müzik sesi gibi bazı şeylere aşırı ilgi…Bu nedenle ailelerin, çocuklarının reklamlar ya da klip kanallarında saatlerce sessiz kalıp, kendilerini oyalamalarından mutlu olmamaları gerekir. Aksine bu durumu engellemeleri ve oluyorsa nedenini araştırmaları şarttır.

Bu belirtileri taşıyan bir çocukla karşılaşırsak bu tanıyı düşünmek zorundayız. Hepsinin birden olması gerekmez. Otistik olmasa bile benzer bulgular taşıyan başka bir sorunla karşı karşıya olduğumuzu düşünmekte yarar var.

Tanıdık, ne yapabiliriz?

Öncelikle unutulmaması gereken şey, ne kadar erken tanınırsa gelecek o kadar iyi olur. Bir ailenin çocuğunun farklı olduğunu kabul etmesi zordur. Ama gecikilen her süre çocuğun aleyhine işler. Çünkü tedavide en önemli bölüm, erken başlanan özel eğitimdir. Çocuğunuzun farklılığını fark ettiğiniz an bir uzmana başvurulmalıdır. Gerekli testler ve incelemelerden sonra tanı konursa, sizin ve çocuğunuzun eğitime hemen başlaması, gerekirse bazı durumlar için ilaç kullanması gerekir.

Zorluklar

Otizmden bahsedince ailelerin ve çocukların zorluklarından da bahsetmek gerekir. İlk zorluk bu tanıyı kabullenmektir. Bu aşamanın çabuk aşılması önemlidir. Ama sorunların bitmesi demek değildir. Çok zaman ve emek isteyen bir süreçtir. Ülkemiz koşullarında eğitmen ve eğitim kurumu bulmanın zor olduğu bir süreçtir. Okula başlama yaşı geldiğinde, gidebilecek durumdaysa kabullenecek ve iyi ele alacak okul bulmanın çok zor olduğu bir süreçtir. Sokağa çıktığınızda, yemeğe gittiğinizde çevredekilere çocuğunuzu anlatabilmenin yorucu olduğu bir süreçtir. Biraz mola almak istediğinizde gönül rahatlığıyla bir hafta olsun bırakabileceğiniz bir kurumun olmadığı koşullarda yıpratıcı bir süreçtir. Tüm bunlara rağmen yapabileceğiniz çok şey olan ve yaptığınızda sizi ve çocuğunuzu mutlu eden bir süreçtir. Yeter ki bunun kısa mesafe koşusu değil, bir maraton olduğunu, nefesinizi ve gücünüzü iyi kullanmanız gerektiğini unutmayın.

 

Facebooktwitterlinkedinmail