İŞ YERİNDEKİ GİZLİ PSİKİYATRİK SORUNLAR

 

Yaşam engellerle doludur. Bu engellerin bazıları olumsuz duygular yaşatır. Bu duyguların farkında olmak, onlarla baş etmek ve hastalık boyutunda olduğunda tedavi olmak gerekir. Bulgular şiddetli olduğunda genellikle uzmana ulaşmakta sorun olmamaktadır. Ama bazen şiddetli olmayan belirtiler zamana yayılıp sinsi bir şekilde yaşamın değerini ve verimini olumsuz etkiler.

Toplumsal yaşam çalışanlara yeni yükler getirmiştir. Yeni sorumluluklar, yeni yükler başkalarına sıkıntılarını belli etmemeyi, gizlemeyi düşündürmektedir. Rekabete dayalı çalışma koşulları, ön yargılar, damgalanma korkusu durumun inkâr edilmesine ve uzmana gidilmesine engel olmaktadır.

İş ortamında verimlilik ve performans birçok etkene bağlıdır. Genellikle kendine verilenleri yerine getirmek insan için yeterli olmaz. Yeteneklerini tam olarak kullanamama duygusu hüzün yaratır. Abraham Maslow’un gereksinimlerinin hiyerarşisi teorisine göre de ilk sırada fizyolojik ihtiyaçlar vardır. Nefes almak, su içmek, yemek ve üremek… Piramidin yukarı doğru ikinci sırasında ise “güvenlik ve korunma” gelir. Onu sağlayan insanın bir üst gereksinimini bu güvenlik duygusuna bağlı olan, sevgi ve ait olma ihtiyaçları izler. Diğerlerinin bize gösterdiği saygı ve kendi öz saygımız diğer önceliktir. Bu dört ihtiyaç yerine gelmezse sorun oluşur. Bu sorunun nedeni ihtiyaç hissetmedir. Maslow buna hayatta kalma ihtiyacı demektedir. Piramidin son kısmı, kendini gerçekleştirme bölümüdür. Diğerleri daha kolay, ama bu zordur. İnsanlar hep daha fazlasını ister; ama ihtiyaçlar tatmin olur olmaz, dikkatleri hemen kendilerini gerçekleştirmeye döner. Bu kavramın içerisinde mutlu olmak, eğlenebilmek, çekici olmak, başarılı ve parlak olmak, doyum verici ilişkileri olmak ve kısaca kendiyle ilgili “iyi hissedebiliyor” olmak gelir. Elbette bu son derece görece bir kavramdır.
İşlerini idare edecek kadar yapıyor olmak, beklenilen rolleri oynayabilmemiz günü kurtarsa bile uzunlamasına dönemde kendini tekrarlamanın getirdiği anlamsızlık ve saçmalık duygusunun boğucu etkisinden kurtulmamıza yeterli olmaz. Bu yüzden bu piramidin basamaklarını çıkmak, bir doğal insanî beklentidir. Ancak bazı kişiliğe ilişkin durumlar insanı engeller. Başarısız olmaktan, küçük düşmekten korkması birçok inisiyatifi almasına engel olabilir.
Psikiyatrik hastalıklar uzun zamana yayılır ve sinsi gelişirse, kişi tarafından gelişimini engelleyen bir huy olarak algılanır. Farkında olmamaya damgalanma korkusu da eklenince iş yaşamı, performansı bozulacak; hayatın hakkını vermediği ve başarısız olduğu duygusu hakim olacaktır. Bu durum kişiler kadar, çalıştıkları kurumların da sorunudur. İş performansı değerlendirmesi sadece bilgi ve sonuç ölçümleri olmamalıdır.

SİNSİ SORUNLAR

Belirgin bulgular çıkarmadan, genelde kişilik özelliği sanılan sinsi sorunlar vardır. Bunların başlıcaları: Distimi, Obsesif Kompulsif Bozukluk, Sosyal Fobi ve Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğudur. Bunları tanımak, iş yerinde kayıpları önlemede ilk adım, tedavi edilmelerini sağlamak ise kazanmak demektir. Bu sorunlar genellikle “huy, kişilik özelliği” gibi algılandığından çözüme ulaşmak zorlaşır.
Distimi: Distimi, uyku ve iştah değişikliği, yaşamdan zevk alamama, isteksizlik, bunaltı gibi depresyon bulgularının en az iki yıllık süreye yayılmış şeklidir. Depresyon gibi belirgin başlamadığından ve temel işlevleri belirgin engellemediğinden fark edilmeyebilir. Ama isteksizlik ve çalışacak güç bulamama hep vardır. Bu nedenle hasta değil, keyifsiz, sıkıntılı ve mutsuz biri olarak yorumlayabilir. Oysa kurum içinde çalışma yerine ve düzeyine bağlı olarak neşeli ve dinç görünmeye çalışabilmektedir. Bu da yıkımı hızlandırır. İş yaşamında distimi çok ciddi sosyal ve ekonomik kayıplara yol açar. Performansı düşürür ve kişiler arası ilişkileri çok zedeler. Hak edilen ekonomik ve kariyer seviyelerine ulaşmayı ve yaşamdan doyum almayı engelleyen çok sinsi ve pek az tanınan bir tablodur. Oysa distimi ilaç tedavileri, bilişsel davranışçı ve kişiler arası psikoterapi yöntemleri ile tedavi edilebilen bir durumdur.

Sosyal fobi: Başkalarının, özellikle yabancıların arasında, yönetici, şef gibi otorite karşısında kaygı duyma, konuşamama, utanma, kendini ortaya koyamama gibi bulgulara sosyal fobi denir. Kişi kendini küçümser, yeteneklerini saklar, ortaya koyamaz. Bu nedenle hak ettiği düzeye ulaşamaz. Ergenlikte başlaması nedeniyle, utangaç, mahcup olarak değerlendirilir. Daha girişken olmak için çabalarlar. En sinsi ve gözden kaçan durumlardandır. Bir türlü gerçek yeteneklerini ortaya koymadığından, anlatamadığından hak ettiği başarıya ulaşamaz. Bu iş yeri içinde kayıptır. Oysa tedavi edilebilir.
Obsesif Kompulsif Bozukluk: Akıldan uzaklaştırılmayan, sıkıntı verici düşünceler ve onları uzaklaştırmak için yapılan davranışlara denir. Çoğunlukla titizlik, temizlik ve düzen bulguları gösterdiğinden, iş yerinde olumlu gibi algılanabilir. Oysa çalışma yaşamında çok zaman kaybına yol açması ile kayıplar oluşturur. Kişi bir işe başladığında ayrıntılara çok takıldığı ve kendince bir takım ritüellerle uğraştığı için işi sonuçlandıramaz ya da çok uzun zamanda sonuçlandırabilir. İş ortamında defalarca elini yıkamak, el sıkışmaktan kaçınma, ofis eşyalarını sürekli simetrik ve düzenli hale getirmek için çok zaman harcama şeklinde kendini gösterir. Yaptığı işten bir türlü emin olamadığı için kontrol edip, yeniden yapmaya çalışabilir. Gereksiz yere tedbirli olmak sorun çıkarabilir. Yanlış yapma korkusu ile mükemmel olma çabası kayıplara yol açar. Bu rahatsızlık yıllar boyu tanınmadan devam edebileceği gibi kişi kendini diğer insanlardan daha temiz, düzenli ve titiz olarak tarif edip tedaviyi tablo çok ağır duruma gelene kadar reddeder.
Dikkat Eksikliği Ve Hiperaktivite Bozukluğu: Neşeli, herkesin sevdiği ama evrakların yerlerini unutan, işleri son dakikaya yetiştiren, toplantılara geç kalan, toplantı süresince sıkılan ve yerinde duramayan, aklına geleni söyleyen, şakalar yapan, devamlı projeler üretip bir türlü tamamlamayan, çünkü başka parlak fikirlerin peşine koşan, sık iş değiştiren tanıdıklarınız var mı? Tüm bu bulgular kişilik özelliği olarak algılandığı ve değişmeyeceği düşünüldüğü için bazen katlanılır, bazen uzaklaşılır ama sonuçta kişinin kendisi ve çalıştığı yer için ciddi kayıplara yol açar. Oysa kolayca saptanıp tedavi edilebilecek bir sorunun, dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğunun belirtisi olabilir. Yaşam boyu sürmesine ve özellikle konsantrasyon güçlüğü, çabuk sıkılma belirtilerinin erişkin dönemde iş kaybına yol açmasına karşın, çocukluk sorunu olarak bilindiğinden çare aranmaz. Bunun bir huy olmadığı, erişkin dönemde de olacağı akla gelir ve yardım alınırsa kolayca tedavi edilir. Böylece sinsi bir şekilde kişinin hak ettiği başarıya ulaşmasını ve kurumun kazanmasını engelleyen durum, kontrol altına alınabilir.

DEPRESYON HANGİ İŞ KOLLARINDA DAHA ÇOK GÖRÜLÜR?

Depresyon, tüm dünyada en çok iş ve güç kaybına neden olan hastalık olarak kabul edilmektedir. Fiziksel hastalıkların aksine ağır düzeylere varmadığında, kişi damgalanma korkusu ile başvurmadığında kayıp artmaktadır. Kadınlar, erkeklerden daha çok bulgularını dile getirmektedir. Yapılan çalışmalar bazı sektörlerde daha fazla depresyon görüldüğünü bildirmektedir. 2006 sıralaması en fazla kişisel bakım hizmeti ile uğraşanların depresyonda olduğunu göstermektedir.
1- Kişisel bakım hizmetleri (%10,8)
2- Yemek hazırlama ve servis ( %10,3)
3- Kamu/Sosyal hizmetler ve sağlık hizmetleri ( %9,6 )
4- Sanat, tasarım, eğlence, spor ve medya ( %9,1)
5- Eğitim-öğretim ve kütüphane hizmetleri ( %8,7)
6- Ofis çalışanları (%8,1 )
7- Bina inşaatı ve çevre düzenleme ( %7,3)
8- Finans ve satış ( %6,7 )
9- Hukuk ve taşımacılık ( %6,4)
10- Matematik ve bilgisayar bilimleri ( %6,2)
11- Üretim- imalat (%5,9 )
12- Yönetim ( %5,8)

 

Facebooktwitterlinkedinmail