MUCİZE BEKLEYEN EBEVEYNLER

Anne baba olmak, bir bebek dünyaya getirmek mucize olarak adlandırılabilir. Ama doğru  ebeveyn olabilmenin yolu mucizelerden geçmez. Gerçekten ebeveyn olabilmek demek; isteyerek ve hazır olarak çocuk sahibi olmak, ebeveyn olmaya ve çocuk gelişimine ilişkin okumak, araştırmak, çocukla iyi bir ilişki kurup onun gereksinimlerini anlamaya çalışmak gibi mucizeden daha fazla emek isteyen bir yolu seçmek demektir. Arkadaşlarımın, bir toplantı sonrası soru soranların, bana gelip danışanların ve hatta sokakta karşılaşıp hiç tanımadığım ama soru soran kişilerin aldıkları yanıtlarda hayal kırıklığına uğradıkları konuşmalardan örneklerle, nasıl mucizeler olmadığını bir kez daha anlatmaya çalışacağım. Anlatacağım hiçbir örnek bir tek aileye ilişkin değil. Her bir konuşmayı hemen her gün farklı sosyo-kültürel ve ekonomik düzeyde birçok aile ile yapıyorum.

Baba: 2 yaşındaki çocuğum hepimizi ısırıyor, nasıl durduracağız.

Ben: Ne yapıyorsunuz ısırdığı zaman?

Baba: Elimi çekiyorum, ama ısırılmaz diyorum, canım yandı diyorum, bazen öbür tarafa geçiyorum ama yine gelip ısırıyor. Çok kızarsam, canım yanarsa bağırıyorum, ya da ben de onu ısırıyorum ve bak nasıl acıyor diyorum. Ağlıyor ama yine yapıyor.

Ben: Isırmasını engelleyin. Fiziksel olarak canını yakmadan durdurun ve kararlı net bir ifade ile gülmeden, rica etmeden, bağırmadan hayır demeniz yeter. Her defasında bu şekilde yapmanız gerekir.

Baba: Bu kadar basit olamaz. Siz bir çocuğa bakıp, ısırmamayı öğretseniz…

Evde ve okulda sınır sorunları olan, arkadaş ve öğretmenleri ile problem yaşayan, ebeveynlerinin sözünü dinlemeyen ve bu nedenlerle getirilen 8 yaşındaki çocuğun muayenesinden sonra, herhangi bir hastalığı olmadığı ama disiplin sorunları olduğu, yatma, yemek yeme, oynama, ders çalışma saatleri için kurallar koymaları konuşulan aile ile olan konuşmanın son kısmı.

Anne ve baba: Biz bunları yapamayız.

Ben: Anlayamadım? Niçin yapamazsınız?

Anne ve baba: Bize kızar, bağırır.

Ben: 8 yaşında bir çocuktan bahsediyoruz. Üstelik zekâ düzeyi iyi ve herhangi bir sorunu yok.

Anne ve baba: Doktor Hanım bunları bir kâğıda yazıp, imzalayıp bize verir misiniz?

Ben: Size kitap önereyim eğer daha fazla öğrenmek istiyorsanız, ya da anne-baba eğitimine katılabilirsiniz.

Anne ve baba: Yok, öğrenmek için değil. Onu eve asalım ve çocuğa “Bak doktor söyledi, yapmamız gerekir.” diyebilelim.

Ben: Anladım. Ama onun ebeveyni ben değilim, sizsiniz. Bunu yaptığınızda otorite siz olmazsınız.

Anne ve baba: Olsun, biz yapamayız.

Seans devam eder. Anne ve babaya otoritenin kendileri olmaları gerektiği, doktoru öcü gibi kullanamayacakları, bunun bir işe yaramayacağı, her şeyden önce kendilerinin sorunu anlayıp, özümsemeleri gerektiği anlatılır. Sorunu bir mucize ile çözeceğime inanmış olan aile, kendilerine verilen sorumluluktan hoşnutsuz bir ifade ile bakar. Bunun bir süreç olduğunun, buraya geldiklerinde mucize olmayacağı, söylenenleri yapmaya çalışmaları tekrarlanır. Bir sonraki görüşme gününü belirlemek için hep birlikte dışarı çıkılır ve bekleyen çocuğun yanına gidilir. Anne ve baba çocuğa döner: “Bundan sonra görürsün sen, bak doktor kural koyun, bilgisayar oynatmayın, erken yatırın dedi, mecburen yapacağız.” der.

Gece saat 23.00 telefondaki baba istekte bulunuyor: “Doktor Hanım, siz 15 yaşında bu saatte sokağa çıkmamalı, sabaha kadar kalmamalı demiştiniz. İşte gidiyor. Telefonu size vereyim, gitmemesini söyleyin lütfen.” Olur, söylerim tabi ama her akşam beni mi arayacaksınız? Çocuk, ebeveynlerinin kim olduğunu nasıl anlayacak?

Yer nedeniyle bu kadar örnek yazabiliyorum. Bunun dışında çocuklarının bir hastalığı olmadığını, sorun dedikleri şeylerin kendilerinin tutumları ile ilgili olduğunu söylediğim zaman bilgime şüphe ile bakan, bir ilaç ya da çocuğa söyleyeceğim birkaç kelime ile mucize bekleyen sevgili anne babalar… Anne baba olmak zordur, emek ister, mucize beklerken çocuklar elimizden kayıp giderler. Mucize, sizin göstereceğiniz çabadır.

 

Facebooktwitterlinkedinmail