Son zamanlarda en sık duyduğumuz sözlerden biri: Komplo teorileri. Bu teorilere göre hiçbir şey sanıldığı gibi değil, hiçbir şey bildiğimiz gibi değil. Adeta tüm dünya kurgulanmış ve güvensiz. Her an başınıza bir şey gelebilir, herkes takip ediliyor, bütün telefonlar dinleniyor. Dostlarınız bile güvenli değil, aslında göründüklerinden başkalar. Hatta televizyonlarda izlediğiniz haber sahneleri, facialar sanal olarak yaratılmış. Kısaca böyle yaşamak zor. Psikiyatri bilimi bu tür bulguları gösteren duruma “paranoid bozukluk” adını verir. Paranoya hakkındaki bilgilerimizi gözden geçirip, toplumsal bir paranoya mı yaşıyoruz yoksa dünya gerçekten yalanlar üzerine mi kurulu anlamaya çalışalım.
Çeşitli paranoid durumlar vardır. Paranoid kişilik, paranoid reaksiyon, paranoid şizofreni, paranoya. Birbirlerinden farklı özellikler gösterseler de, değişik durumlarda görülseler de hepsi normal olmayan durumlardır. Paranoid düşüncenin temel özelliği, kişinin uygun olmayan kendine ait düşünce ve eylemleri yadsıması, sonra da bunları başkalarından geliyor şeklinde yansıtarak buna inanmasıdır. Saldırganlık, kin, nefret, utanç, suçluluk gibi kabullenilmesi zor olan duygular kişi tarafından önce inkâr edilir. Bunlar uygun olmayan duygulardır ve onda olamazlar. Sonra, bu kabullenilemez duygu ve eğilimler dışarıda bir nesneye yansıtılır ve ondan gelen bir tehdit olarak algılanır. Gittikçe ağırlaşan bu durum, örneğin kişinin içindeki saldırganlık duyguları nedeniyle birilerinin ona zarar vereceği, izledikleri, denetledikleri gibi bir endişeye dönüşür. Çevredeki her şeyi bu şekilde algılamaya başlar, artık tüm kurgu tamamdır. Bütün algılar oraya yönelir, bunları doğrulayacak kanıtlar aranmaya başlar ve savunmaya geçer.
Paranoid kişilik bozukluğu: Paranoidin temel inanışı “insanlar potansiyel olarak tehlikelidir”dir ve stratejisi “kaygı, kuşku”dur. İnsanlara güvenmez, herkesin gizli bir amacı olduğunu düşünür. Hep tetiktedir ve dostu olmaz. İhanete uğrayacağı, aldatılacağı endişesi taşır.
Paranoya: Seyrek görülen bir durumdur. Sistemli ve düzenli sanrılar vardır. Çoğunlukla büyüklük sanrılarıdır. Hakkı yenmiş bir mucit, bir devlet adamı ya da din adamı gibi. Bu durum dışında son derece normaldir. Sadece iddiasını ispatlamaya çalışır. Devamlı kanıtlar gösterir, davalar açar. Bazen eretomani, bazen kötülük görme sanrıları ön plandadır.
Paranoid şizofreni: Şizofrenin diğer bulgularının yanı sıra paranoid bulgular ön plandadır. Bu bulgular şizofreniye özgü tarzda tutarsız ve gerçekten kopuktur.
Paranoid reaksiyon: Paranoid kişilik özellikleri olan kişilerde, yaşamsal zorlamalar ve olaylar karşısında ortaya çıkan geçici psikotik durumdur. Kargaşanın olduğu bir süreçte, kendini koruması zorlaşan bir insan, kendisinin olaylara karıştığını sandıklarını, izlediklerini düşünmeye başlayabilir.
Diğer durumlar: Bazı fiziksel hastalıklar, beyin damarlarında kireçlenme, yaşlılık dönemi, alkol kullanımı, uyuşturucu kullanımı paranoid durumlara sebep olabilir.
Tedavi
Paranoid durumlar, tedavisi güç ruhsal hastalıklardır. Genellikle hastalar hasta olduklarını kabul etmez ve tedavi olmayı reddederler. Doktora, tedaviye karşı da güvensizlerdir. Aile ve çevre için olaylar kontrol edilemez hale gelip, tedaviyi de reddedince, kandırılarak veya zorla tedaviye götürülürler. Bu durum hastanın kuşkularının artmasına, herkesin ona karşı ve kötü niyetli olduğuna ilişkin yargısının doğrulanmasına neden olur. Bu nedenle her zaman hastaya karşı dürüst olmakta yarar vardır. İlaçla ve bazen hastanede yatarak tedavi gerekir.
Kimi zaman, özellikle gençler arasında adeta bir hakaret sözü olarak kullanılsa da, görülüyor ki paranoya, paranoid bozukluk ciddi bir hastalıktır. Aşırı kuşkulu olmak, her şeyin ardında komplo aramak bir sorun olabilir. Paranoya ile biraz dalga geçen, bir yandan da bu duyguyu güçlendiren eski bir duvar yazısı vardı: “Paranoid olmanız takip edilmediğiniz anlamına gelmez.” Çünkü aynı zamanda olayların ardındaki gerçekleri araştırmak, doğruları öğrenmek ve açıklamak insanların gerçekleştirmesi gereken önemli bir olgudur. Neyin, niçin olduğunu ve sonuçlarını bilmek, değerlendirmek gerekir. Ama eğer her şeyin altında komplo aramaya başlar, her olayı ürkütücü, gizemli, art niyetli yaklaşımlarla açıklamaya çalışır ve toplumu buna inandırırsak iki önemli tehlike söz konusudur. Bunlardan biri hastaların gözden kaçması, tedavisiz kalmaları, kendilerine ve çevrelerine zarar vermeleridir. Diğeri ise çok daha önemli ve sosyolojik bir sorundur. Gerçeklerle teoriler karışır, gerçekler gözden kaçar ve bunları saptayarak dile getirenler yalancı çobana dönerler. Bu da toplumun kendini korumasını ve geliştirmesini engeller. Unutmayın bazen her şey görüldüğü kadar basittir ve bu haliyle bile yeterince zarar verici ve korkutucudur.