ÜÇ ÇOCUK ÜÇ ÖYKÜ

Bugün size üç tane çocuğun öyküsünden bahsedeceğim. İçinizden birinin çocuğu olabilecek, aman olmasın diyeceğiniz üç tane çocuğun öyküsünden.

İlk anlatacağım öykü 14 yaşında bir kızın öyküsü. Bir eğlence sırasında erkek arkadaşı tarafından cinsel istismara uğrayan ve bu nedenle suçlanan bir kız çocuğunun öyküsü bu. Çocuklarınızla kendilerini nasıl korumaları gerektiği, nelere dikkat etmeleri gerektiği, başlarına bir şey gelirse neler yapmaları gerektiği konularında konuşmak isteyip, nasıl konuşacağınızı çoğu kez bilemediğiniz, zorlandığınız cinsel istismarı anlatan bir öyküden bahsediyorum. Üstelik toplumun ne kadar insafsız, taraflı ve yargılayıcı olabildiğini görüp, bu öykü sayesinde  kendinizi bir kez daha gözden geçirme fırsatınız olabilir. Eğer bu öykünün tamamını öğrenmek isterseniz, ergen kız ve erkek çocuklarınızla giderek, kız-erkek arkadaşlığı, sınırları, kendini koruma, cinsel istismar konusunda sizin anlatacaklarınızdan çok daha fazlasını ve etkili bir öyküyle birlikte izleyebilirsiniz. Çünkü bu öykü  5. Uluslararası Suç ve Ceza Film Festivali programında oynayan “Sürü” filminin öyküsü.  Filmi  21 Ekim’de Cadde Bostan Kültür Merkezi (16.00 seansı) ya da 22 Ekim’de Beyoğlu Atlas Sineması’nda  (21.30 seansı) bulabilirsiniz.

SIĞINAKLAR SORUNU ÇÖZMEYEBİLİR

İkinci çocuk ise 14 yaşında bir erkek çocuk. Bazı davranış problemleri olan bir çocuk olduğu için annesinin ikinci eşi ve annesi tarafından, bu tür davranış problemleri olan çocukların eğitildiği söylenen bir merkeze eğitime yollanır. Tüm çocukların eğitim sırasında disipline ihtiyaçları vardır. Sınırlarının gösterilmesine ve sorumluluklarının öğretilmesine de. Ama bunu yapmanın yöntemi nedir? Ya da yapılmaması gerekenler nelerdir? Çok sert kurallar, aşırı disiplin, ağır cezalar gerçekten rehabilite edici olur mu? Yoksa disiplin aslında bu tür bir şey değil midir? Sorunları olan çocuklar ayrıştırılmalı mı? Yoksa toplum içinde, diğer çocuklarla birlikte kolayca tedavi edilecek sorunları tedavi edilerek, farklı yöntemlerle topluma kazandırmak daha kolay mı olur? İşte bir ebeveyn olarak sıklıkla yanıtlarını aradığınız soruların yanıtlarını “Sığınak” filminde  bulabilirsiniz. Filmi  19 Ekim’de Cadde Bostan Kültür Merkezi (11.00 seansı) ya da 20 Ekim’de Beyoğlu Atlas Sineması’nda  (13.00 seansı) izleyebilirsiniz.

Son öykü ise 13 yaşında bir kız çocuğunun öyküsü. Aslında ülkemizde sık sık kulağımıza onlara ilişkin bazı öykülerin çalındığı, ama sonra yok saydığımız, teröre, savaşa sürüklenen, küçük asker yapılan, adlarına “gerilla” denilerek çocuk oldukları unutturulmaya çalışılan çocuklardan birinin; Kod adı Maria’nın öyküsü. Özgür olurum, ayrımcılığa uğramam, hatta ülkemi kurtarırım diye katıldığı örgütte 13 yaşında hamile kalıp, üstelik hamile kalma izni olmadığından kendi gibi diğer tüm “gerilla kızların” istekleri dışında küretaj olmaları istenirken, komutanının bebeğinin doğma izni olması, bebeği güvenli bir yere götürme görevi ile başlayan serüveni ve kendi ile hesaplaşmasının öyküsü bu. Savaş içindeki, silahlarla büyüyen, terörle büyüyen çocukların, çocuk olamadan, çocuklukları ellerinden alınan çocukların öyküsü. İzleyin. Hem tanıdık gelecek size, hem çocukları nasıl korumanız gerektiği konusunda yeni ufuklar açacak. Filmi  22 Ekim’de Cadde Bostan Kültür Merkezi (21.30 seansı) ya da 21 Ekim’de Beyoğlu Atlas Sineması’nda  (19.00 seansı) izleyebilirsiniz.

Sinema toplumun aynasıdır. Bize bizi yansıtır. Yaptıklarımızı, yapmadıklarımızı bir başkasının gözünden gösterir. 5. Uluslararası Suç ve Ceza Film Festivali’nin sloganı herkes için adalet. En çok çocuklar için adalet. Çocuklar için gidin, onlarla gidin. Hem onlarla zaman geçirmiş, bir festivali paylaşmış, Türkiye’de ilk kez oynayan ve muhtemelen bir daha oynamayacak filmleri izlemiş olacak, hem birlikte düşünebileceksiniz.

Facebooktwitterlinkedinmail