Geçen hafta bir haber vardı. “18 yaşına gelince evden kovdular.” diye içerikle tam uyuşmayan, oldukça taraflı bir başlıkla verilen haber şöyleydi: ABD’nin New Jersey eyaletinde, geçen yıl 18 yaşına basınca kendisini evden atmakla suçladığı ailesine dava açan Rachel Canning, beklediğini bulamadı. Mahkeme, önceki günkü duruşmada genç kızın ailesinin üniversite eğitimi ve diğer masrafları için kendisine haftada 650 dolar ödemesi talebini reddetti. Kızın babası Sean Canning, “Biz onu evden atmadık. O çok şımarık ve yalan söylüyor. Ev kurallarına uymak istemediği için kendi ayrıldı. Kızımızı seviyoruz ve özledik. Biz gaddar değiliz.” derken, Rachel Canning ise anne ve babasının kendisine kötü davrandığını belirterek; “Bana ceza olsun diye okul masraflarımı ödemiyorlar.” dedi.
Haberi okuyan birkaç kişiye ne düşündüklerini sordum. Çoğunluk “kötü ebeveynler” tanımlaması yaptı. Bu haber bağlamında, ebeveynlerin sorumluluklarını ve sınırlarını tartışmanın doğru olacağını düşünüyorum. Özellikle son zamanlarda sık dinlediğim öyküler var. Yaşları 18 altında olup, ebeveynlerinin istedikleri her şeyi yapmak zorunda olduğunu iddia eden çocuklar, gerekçe olarak “görevleri” olduğunu söylüyorlar. Ebeveynlerinin bu görevi hiçbir karşılık beklemeden yapmaları gerektiğine, kendilerinin bir sorumlulukları olmadığına inanıyorlar. Bir de 18 yaşın üstünde olanlar var. Ebeveynlerinin onlara bakmaya devam etmeleri gerektiğine inanan, buna karşılık yine sorumlulukları olmadığını öne süren gençler. 30 yaşına gelmiş, hiçbir hastalığı olmayan, onun değerini anlayan bir işi olmadan çalışmayacağını söyleyen kişi, yaşlı ebeveynlerinin ona bakmak zorunda olduklarını, çünkü onu dünyaya getirerek bu yükümlülüğü aldıklarını söylemişti. Gerçekten öyle mi? Ebeveyn olmanın sorumluluğu ve sınırı nerede başlıyor? Nerede bitiyor? Önemli diğer bir soru ise; bu durum böyle davranan çocukların sorunu mu? Ebeveynlerinin, bu şekilde yetişmelerinde hiç mi suçu yok?
Kimin hakkı ne kadar?
Ebeveynlerin çocuklar üzerinde hakları ve sorumlulukları var. Çocuk hakları beyannamesi, çocuğa bakmakla yükümlü erişkinlere onu korumak, sağlığını, eğitimini sağlamak gibi yükümlülükler getirmektedir. Bunları yapmamak ise çocuk ihmaline ve istismarına girer. Kısacası ebeveynlik yükümlülükler getiren bir unvandır. Bunun yanı sıra çocuğu büyütürken kurallar koymak, onun gelişimini sağlayacak ve zarar görmesini engelleyecek şekilde sınırlar oluşturmak ebeveynler için hem bir hak hem de bir sorumluluktur. Aile eğitimi denilen şeyin temelini sorumluklarını bilen, kendi kendine yetebilen bir çocuk yetiştirmek oluşturur. Aile karşılıksız ve sonsuz veren bir kurum değildir. Öyle olmaya başladığı zaman; doyumsuz, sorumluluk almayan, ebeveynleri başta olmak üzere tüm dünyayı kendilerine borçlu sanan, her istediğinin karşılanmasını bekleyen ve bunun için bir şey yapmayan çocuklar yetişir.
Haber örneğinde ayrıntıları bilmiyoruz. Ama “evden kovan ebeveynler” damgasını basmadan bir düşünelim. Kurallara uymayan, hep kendi istediği olsun isteyen, bu koşullar sağlanmadığı zaman yeni oluşturacağı yaşam için ebeveynlerinin katkı yapmasını zorunlu bulduğu için mahkemeye giden çocuğa nasıl bir tanımlama yapabiliriz? Baba, “Şımarık ve yalan söylüyor.” demiş. Burada aileye sorulabilecek soru, onun böyle büyümesindeki katkıları olmalıdır. Zamanında yaptıkları tutum hataları, bu durum için aradıkları yardımlar sorulabilir. Diğer yandan bu koşullarda istediği gibi yaşaması için ailesinin kendisine para ödemesi kabul edildiği zaman, sorunlu bakış açısı desteklenecek bir genç insan var. Yerine getirilmeyen sorumluluğun, aşılan sınırın bir bedeli olacağını herkesin öğrenmesi gerekir.
Karar vermek kolay değil. Her anlamda sağlıklı bir çocuk büyütmek, bu süreçte büyük hatalar yapmamaya çalışmak, doğru seçimler yapmak da zor. Ebeveynlik sorumluluk getirir. Bu sorumluluk çocuklara maddi manevi her şeyi vermek demek değildir. Çocuğun haklarına saygılı ama sınırları ve sorumlulukları öğretebilen ebeveynler huzurlu olacaktır.