ÇOCUKLARDA İLAÇ KULLANIMI VE TEDAVİ HAKLARINI ENGELLEMEK

“Hayır, bilimimiz bir yanılsama değildir. Ama bilimin bize veremediğini başka bir yerden elde edebileceğimizi düşünmek, işte bu bir yanılsamadır.” Sigmund Freud

Hemen hepimiz kendi anne-babalarımızdan, özellikle onları zora soktuğumuz zamanlarda, şu sözü duymuşuzdur: “Hele bir anne, baba ol, o zaman anlarsın.” Gerçekten de anne-baba olunca, bir çocuk için karar vermenin, onu büyütmenin, korumanın ve bunları iyi yapmanın zorluğunu anlarsınız. Kendinizi en çaresiz hissettiğiniz zamanlar, sorun çıktığı zamanlardır. Özellikle de çocuğunuz hastalandığı zaman, bu söz aklınıza gelir. Bir yandan onun yerine kendinizin hastalanmış olmasını yeğlerken, bir yandan kendinizi çaresiz hissederken, bir yandan da anne-baba olmanın zorluğunu düşünürsünüz.

Çocuklar hastalandığında…

Bazen sadece ateşi çıkar, öksürür. Bir yanınız basit soğuk algınlığı der, bir yanınız endişelenir. Uykusuz geceler, düşmeyen bir ateş çaresizliğinizi arttırır. Doktora gidersiniz. Kan tahlili, film, ne derse yaptırırsınız. Tek istediğiniz tanının konulup, ilacının verilmesidir. Hatta çoğu kez doktora gelmeden, evdeki ateş düşürücüyü kullanmışsınızdır. Bilirsiniz ki ateş tehlikelidir. Bilirsiniz ki düşürülmelidir. Elinizde varsa, doğru olmasa da, daha önce iyi gelmiş olan antibiyotiğe bile başlar çoğunuz. İlaç çaredir, ilaç çözümdür. Bütün çocuklar benzer hastalıklarla büyür. Geçtiği an her şey unutulur, tekrarladığında yeniden yaşanır. Ama bazı hastalıklar vardır ki, onları çocuklara yakıştıramayız. Kimi zaman bir kalp hastalığı, kimi zaman daha amansızı, bazen bir sakatlık, bazen kalıcı, bazen de onu bizden alacak olan. Yine de elimizden geleni yaparız. İlaçtı, ameliyattı, doktordu esirgemeyiz. Zordur anne-baba olmak…

Ruhsal hastalıklar…

Nedense çocuklara ruhsal hastalıklar yakıştırılmaz. Aslında büyüklerin kendileri için uzun süre akıllarına getirmedikleri, çevreden söylendiğinde hakaret gibi algıladıkları, saklamaya çalıştıkları ruhsal sorunların çocuklarda olacağını düşünmelerini beklemek, belki de gereksiz bir umuttur. Ama ruhsal hastalıklar vardır ve hemen hepsi, hatta daha fazlası çocuklarımızda da görülmektedir. Bununla kalmayıp, tedavi edilmezse erişkin dönemde sürmekte ve tüm yaşamı etkileyen zorluklara neden olmaktadır. İnsanın sağlıklı olması demek, bedenen, ruhen ve sosyal olarak tam iyilik halinde olmasıdır. Bu çocuklar için de, erişkinler için de geçerlidir. Belki çocuğumuzun ruh sağlıyla ilgili bir sorunu olmasını engelleyemeyiz ama depresyonunu, otistik bulgularını, dikkat sorununu görüp zamanında yardım alabiliriz. Çok farklı değildir aslında, nasıl karnı ağrıdığında, öksürdüğünde, burnu aktığında doktora götürürüz, yine aynı şeyi yapmamız gerekir. Nasıl çocuk doktoru ilaç, istirahat önerdiğinde uygularız, psikiyatristinin ilacını, eğitim önerisini de uygulamamız gerekir.

İlaçlar, ilaçlar…

Tüm ilaçların yan etkileri vardır. Bu nedenle bilip bilmeden, doktor kontrolü olmadan en basit ilacın bile kullanılmaması gerekir. Birçoğunuz herhangi birinden duyduğunuz, başka nedenle daha önce kullandığınız, yakınlarınızın önerdiği ilaçları kolayca almaktasınız. Oysa ilacı veren hekim, yan etkilerini göz önüne alır, hastasını uyarır. Gerekli değilse, ilaç vermekte komşunuzdan, ailenizden, hatta sizden bile cimri olur. Uzun deney aşamalarını geçmemiş, zarar ve yararları belirlenmemiş ilaçları kullanmak hekim etiği ve yeminiyle uyuşmaz. İlk ilke, yararlı olmaktan öte zarar vermemektir. Kiminiz ise, en kötü durumlarda bile ilaç kullanmayı, çocuğunuza kullandırmayı reddetmeye başladı. Bu tutum hastalıklarla savaşta çoğu kez geç, bazen de maalesef çaresiz kalmaya neden olmaktadır. Vücudunuzu “kimyasaldan” koruduğunuzu düşünürken, eğitimleri belli olmayan kişilerin önerdikleri, içlerinde ne olduğu bilinmeyen, etkileri belirli olmayan ve yan etkilerini iş işten geçtikten sonra öğrenebileceğiniz doğal devalar olduğu söylenen şeyleri kullanarak daha fazla risk alıyorsunuz. Bir yandan da “kimyasalsız” ama tedavisiz ve hasta olarak yaşıyorsunuz. Bu propagandalardan nasibini en fazla ruhsal sorunlar ve ilaçları almaktadır. Ruhsal hastalıkları tedavi için kullanılan ilaçlar, diğer amaçla kullanılan ilaçlardan, ilaç olma anlamında farklı değildir. Ancak görülmektedir ki ruhsal hastalıklara karşı olan korku, çekinme, kabullenmeme ilaçlarına karşı da sürmektedir. Hastalıklar ve ilaçlar karşısında ailelerin endişeleri anlaşılabilir. Ruhsal hastalıklarda yapacakları, hekimlerini seçip ona inanmak olmalıdır. Bu inanç körü körüne değil, araştırılarak ve bilgiye saygı duyarak yapılmalıdır. Bu arada işi hekimlik olmayan, hiçbir tıp eğitimi almamış bazı kişilerin ruhsal hastalıkların olmadığı ve ilaçların zararlı olduğu yönündeki konuşmaları, yayınları halkı yanıltmak ve tedavi haklarını elinden almaktır. Maalesef bu kişileri hangi meslekte olursa olsunlar kanuni olarak suçlamak mümkün değildir. Ancak, kendimizin ve çocuklarımızın tedavi haklarından onların sözleriyle vazgeçtiğimiz, uzman olmayan kişilere araştırmadan inandığımız için kendimizi suçlayabiliriz. Ama bu kişilerin bazıları, bu söylemlerinin ve yayınlarının dışında ücret karşılığında, “olmadığını” iddia ettikleri hastalıklar için insanları “tedavi” etmektedir. Bazen çeşitli akademik unvanlar kullansalar da, bu insanlar sizlere ve çocuklarınıza zarar vermenin ötesinde, sizi yanıltarak maddi çıkar sağlamaktadırlar. Bu işlem olarak üfürükçülükten farklı değildir ve kanuni olarak suçtur. Yapılan bilimsel araştırmaları sahte olmakla suçlamak, izlem çalışmalarının yanıltıcı, hatta yalan olduğunu ileri sürmek, eğitim almadıkları halde, bu konuda “uzman” olan kendileri dışındaki tüm tıp dünyasını çıkarcılıkla suçlayarak çıkar sağlamak, ikiyüzlülük değilse, ruhsal bir hastalık olarak değerlendirilebilir.

Neye inanacağız?

Psikiyatri bir bilimdir. Üstelik bir pozitif bilim, bir tıp alanıdır. Hastalığa ve tedavisine karar veren kişinin, bu alanda uzman olması gerekir. Değerli sanatçılar, çok önemlisiniz ve seviliyorsunuz. Ama kendinize göre doğru olduğunu düşündüğünüz, buna karşın bilmediğiniz, cahil olduğunuz konularda, hele de hayranlarınızın sağlığını tehdit edecek şekilde, adınız Tom Cruise olsa bile açıklama yapma hakkınız var mı? Oysa AIDS, doğum kontrolü gibi hayranlarınızın sağlığını koruyan konularda, uzmanlarla işbirliği içinde olumlu katkıları olan meslektaşlarınız var. Onlar kendi işlerini yapıyor ve insanları uyarmak için adlarını bilim uğruna kullanıyorlar. Olmadıkları bir alanda, uzmanmış gibi açıklamalarda bulunmuyorlar. Sayın köşe yazarları bu tür konularda yönlendirici yazıları yazarken kaynaklarını iyi değerlendirmeli, haber yapan muhabirler konuştuklarını sandıkları uzmanın ne uzmanı olduğunu iyi araştırmalıdır. “Birinin söylediğine göre, bir öğretmenin anlattığına göre ya da başka alanda bir Prof., Doç. unvanlı akademisyenden öğrendiğime göre” diye, halkın sağlığını etkileyecek, tedavilerini engelleyecek yazıların basında yer alması doğru değildir. Çünkü basının gücü, inandırıcılığından gelmektedir. Eğer yanlışa inandırma sıklaşırsa, kendilerini denetlemezlerse, basının bu konuda inandırıcılığı kalmaz. Ailelere gelince, eğer çocuğunuza bir ruhsal bozukluk tanısı konulmuşsa, bunun sağlamasını uzmanlara yaptırdıysanız gönül rahatlığıyla, ateş düşürücüleri olduğu gibi bu ilaçları da kullanmalısınız. Eğitim hakkını yitiren, topluma uyumsuz kalan, depresyonu nedeniyle intihar eden çocuğunuz, tedavi hakkını engellediğiniz için, belki sizden mahkeme önünde hesap soramayacaktır. Hatta belki hiçbir zaman “niçin yapmadınız” bile demeyecektir. Ama siz sorumlu olduğunuzu bilecek ve bununla yaşayacaksınız. Kendinizle ilgili verdiğiniz yanlış karar sadece sizi etkiler. Oysa çocuğunuz konusunda karar verme yetkisi sizindir, o isteklerini söyleyemez, seçim yapamaz. Çocuğunuzun hasta olmasını engelleme gücünüz olmadığı kesin, ama durdurmayı, tedavi ettirmeyi ihmal ettiğiniz, hatta reddettiğiniz gerçeği ile vicdanınızla baş başa yaşamak zorundasınız… Evet, anne-baba olmak zordur. Çocuklarınızı hasta ve sorunlu bırakmamak için en doğruyu bulmak ise bu zorluğun önemli bir parçasıdır.

 

Facebooktwitterlinkedinmail