Hep dizileri eleştiriyoruz ama getirdikleri olumlu değişiklikler de olmuyor değil. ATV’de yayınlanan Aliye dizisini izliyor musunuz? Dizi içinde aşk, ihanet, macera olabilir. Ama beni ilgilendiren kısmı başka. Ergen gebeliğiyle başlayan gerçekler, ayrılan anne-babaların yapabilecekleri hataların gösterimiyle devam etti, ediyor. Bu arada aşırı baskıcı anne tutumunun kız ve erkek çocuk üzerine etkilerini, bunun getirdiği kayınvalide sorununu reality showlardan daha doğru sunduğu da kesin. Hatta buna, tek anne ve ergen çocuk ilişkisini doğruya oldukça yakın sunum da eklenebilir. Ama asıl önemlisi, çocukta depresyon olabileceğini gündeme getirmesi oldu. Çünkü aynı dizideki baba gibi birçok ebeveyn, erişkin buna aynı şekilde itiraz ederler. “O daha çocuk, ne depresyonu!” Oysa diğer birçok ruhsal hastalık gibi çocuklar da depresyonda olur ve sanıldığı kadar nadir değildir. Ergenleri de kattığınız zaman sayı daha da artar. Çok küçük yaşlardan itibaren çocuklarda depresyon görülebilir, ama çocukluktan ergenliğe geçişte sıklık artmaktadır. Erişkin dönemde kadınlarda daha sık görülmesine karşın, çocuklarda kız ve erkek oranları eşittir.
Risk etkenleri
Aile içi çatışmalar çocuk ve ergenlerde depresyon riskini arttıran etmenlerin başında gelir. Çözüm zorlaştıkça depresyon artar. Anne-babasından birinde depresyon olan çocuklar diğerlerine göre daha fazla risk altındadırlar. Okul başarısızlığı bir başka etkendir. Okulda başarı sağlayamayan çocuk, depresyona kadar giden çöküntü yaşamaktadır. Kendine güveni az, kendini beğenmeyen, başarısız bulan çocuklarda depresyon oranları fazladır. Psikiyatride benlik saygısının düşüklüğü olarak tanımlanan bu durum, çocuğun depresyona yatkınlığını arttırır. Ve çocuğun yaşamını olumsuz etkileyen her türlü olay birer risk etmenidir. Boşanma, ölüm, hastalık, ağır ekonomik sıkıntılar bunların başlıcalarıdır.
Bulgular
Çocuklarda depresyonu saptamak erişkinlerden zordur. Yine de çocukların kendileriyle görüşülerek alınan bilgilerin, anne-babalarının verdiği bilgilerden tanı koymak için daha yararlı olduğu saptanmıştır. Her yaşta bulgular farklılık gösterir.
Okul öncesi: İlgisizlik, uykusuzluk ve kilo kaybı belirgindir. Bebeklik depresyonu ise farklıdır. Özellikle anneden ayrı kalma sonrası ortaya çıkan, huzursuzluk, ağlamayı takiben beslenme bozukluğu, mide bağırsak sisteminde sorunlar ve son olarak içe kapanmayla giden bir sorundur. Bebek çevreyle ilişkiyi tümden keser. Duruşu, bakışı dikkat çekicidir. Anne kısa sürede geri dönerse düzelir. Yoksa kalıcı olur. Bebek yaşta yetiştirme yurtlarına bırakılan çocuklarda sıktır.
Okul çocuğu: Kendinden bilgi alınabilir. Çocuk ailenin bilemeyeceği üzüntü hissi, intihar düşünceleri, uyku bozukluklarını anlatır. Ancak aileden bilgi almak da önemlidir. Çünkü aile de çocuğun azalan sosyal aktivitesi, huzursuz davranışları hakkında bilgi verebilir.
Ergenlik dönemi: Ergenlik dönemindeki depresyonun başlangıcı erişkin depresyonuna benzer. Uyuşturucu ve alkol kullanımı sıklıkla depresyona eşlik eder. Depresyon, dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğu gibi bozukluklara eşlik edebilir.
Çocuklarda depresyon erişkinlerde depresyona benzer
Erişkin depresyonu için gerekli tanı ölçütleri çocuklar için de geçerlidir. Bu ölçütleri anımsamak için 18-11-2004 tarihli Günaydın gazetesinde yayınlanan yazıma başvurabilirsiniz. Gelelim farklılıklara. En önemlisi erişkinlerde görülen depresif duygu durum yani içe kapanma, konuşmama gibi belirtilerin yerine çocuklarda kolay kızma, bağırma görülebilir. Ama aynen erişkinde olduğu gibi depresyon duygusu da olabilir. Yine erişkinde görülen aşırı iştah açılması çocuklarda olabilir. Ancak erişkinlerde izlenen bulgulardan biri olan aşırı kilo kaybı yerine, çocukta gelişim dönemine göre beklenen kilo artışının olmayışı tanı için yeterlidir, kilo kaybetmesi koşulu aranmaz. Küçük çocuklarda üzgün yüz ifadesi, halüsinasyonlar, içine kapanma ve somatik belirtiler yani bedensel yakınmalar daha sık görülür. Depresyonda yaşla değişmeyen en önemli bulgular konsantrasyon bozuklukları, uykusuzluk ve intihar düşünceleridir. Her ne kadar intihar riski yaşla birlikte artsa da çok küçük çocuklarda bile olabilen bir risktir. Genellikle de çocukların bu eylemi yapamayacağı düşüncesi nedeniyle aile tarafından gözden kaçırılabilir. Ve o nedenledir, kendini asan 8 yaşındaki çocuk haberine şaşkınlığımız, o yüzdendir ailesinin bir türlü kabullenemeyişi. Oysa depresyon yaşa bakmaz ve çocuğunuzun onu nasıl dile getirdiğini bilmeniz, onu duymanız, anlamanız ve yardım etmeniz gerekir. Çocukluk çağı depresyonu tanısı alan çocukların birçoğunda birlikte başka bir sorun daha saptanmıştır. En sık kaygı (anksiyete) bozukluklarıyla birliktelik gösterir. Daha sonra dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu ile davranım bozuklukları gelmektedir.
Ne yapmalıyız…
Öncelikle saptamamız gerekiyor tabi. Bunun için de çocuğumuzu tanıyabilmeli, davranışlarındaki değişiklikleri anlayabilmeliyiz. Derslerindeki ani bozulma, arkadaş ilişkilerinde kopuşlar birer depresyon belirtisi olabilir. Eğer şüphemiz olursa en kısa zamanda bir çocuk psikiyatristine gitmemiz gerekir. Böylece tedavisi olabilir ve intihar riskinden korunur. Tedavi üç aşamada gelişir. Öncelikle aynen erişkinde olduğu gibi ilaç tedavisi başlanır. Bir yandan da çocukla görüşmeler yapılır. Üçüncü ayaksa ailedir. Aileyle olan çalışmalar hem tedaviyi kolaylaştıracaktır hem de tekrarın olmasını engellemede yardımcı olur.