Geçtiğimiz hafta çoğul gebeliklere ilişkin iki haber basında dikkat çekti. Biri İngiltere kraliyet ailesinin ikiz gebelik nedeni ile sürekli sorun yaşadığı, diğeri ise üçüzleri olan çiftin yeniden üçüz bebek bekledikleriydi. İlk haber çoğul gebeliğin sağlık sorunlarını arttırdığı, ikincisi ise çoğul gebelik sonrası bebeklerin bakımının zor olduğu konusuna yoğunlaşmıştı. Çoğul gebeliklere ilişkin risklere bir göz atalım. Anneye ait riskler; gebelikte yüksek tansiyon, şeker hastalığı, kansızlık gibi sorunlarda artış, gebeliğe ilişkin fiziksel sorunların daha yoğun ortaya çıkması, erken doğum riski nedeniyle uzun süreli yatak bakımı olarak sıralanabilir. Ama bizim açımızdan önemli olan annelerin yaşadığı ruhsal sorunlardır. Gebelik depresyon açısından risk taşımaktadır. Çoğul gebeliklerde depresyon riski artmaktadır. Yardımla üreme teknikleri sırasında, bebek olup olmayacağı beklentisi kaygıyı ve depresyonu arttırmaktadır. Ayrıca tedavi sırasında oluşan kilo alma, cinsel istek ve ilişkide azalma, bebekte olabilecek anomaliler riski gibi ek sorunlar, depresyon başta olmak üzere ruhsal bozukluklar için ek risk faktörleridir. Eğer önceden annede depresyon yoksa bile, gebelik sırasında oluşan bazı değişiklikler nedeni ile depresyona yatkınlık artar. Çoğul gebelikler doğal olduğunda dahi bu risk daha fazladır. İkiz ya da daha fazla gebelikte bebek kaybeden annelerin depresyonları, tek bebek kaybedenlerden fazla olmaktadır.
Doğum sonrası sorunlar
Bebeklerin doğumundan sonra, çoğul gebeliklerde anne yorgunluğu daha fazla olmaktadır. Birden fazla çocukla uğraşmak, bakımları, her birine ayrı ilgi göstermek annenin depresyona girmesine zemin hazırlamaktadır. Çoğul gebelikler sadece anneyi etkilemez. Ailenin tümünü, yani babayı ve varsa önceki çocukları da etkiler. Çoğul gebeliğin olduğu aileler daha stresli ve daha depresedir. Bu risk, ilk kez çoğul gebeliğe sahip olan ailelerde artmaktadır. Tek bebeğe oranla, çoğul gebeliklerde riskli gebelik daha fazladır. Yine çoğul gebeliklerde cinsel ilişki daha erken dönemde kısıtlanır. Bu tür farklar eşler arasında sorun yaratabilmektedir. Daha fazla çocuğun bakımı, ev içi düzenin değişmesi, ekonomik giderlerin artması aile içi çatışmalara neden olur. Çoğul gebeliklerde artan prematüre bebek, düşük doğum ağırlığı, yoğun bakım ve daha uzun sure tıbbi bakım gerekliliği aileye ek zorluklar getirir. Maddi yönü bir yana, ilginin ve emeğin çocuğa yönelmesi eşler arasında sorunlara yol açar. Aynı şekilde evde bir çocuk varsa, o da kendini ihmal edilmiş hisseder.
Çoğul gebelikler sonrasında bebeğin gelişimsel problemlerle, genetik defektle doğma olasılığı artmaktadır. Bu gerçekleştiği takdirde ailenin tüm düzeni bozulmaktadır. Türkiye’de genellikle bu durumda, baba olayın dışında kalmayı seçmekte ve yük annenin üstüne kalmaktadır. Bozulan aile içi ilişki, anne ve babanın depresyonu ailelerin bölünmesine değin gider. Yardımcı üreme teknikleriyle oluşan çoğul gebeliklerde, tüm bu sorunlara eklenen başka bir sorun vardır. Uzun süre ebeveyn olmak için uğraşma, ailelerde aşırı beklenti oluşturmaktadır. Dünyaya gelecek bebeklerin tüm bu beklentileri karşılayacağını düşünürler. Çoğul bebeklerden sonra artan zorluklar, sıkıntılar hayal kırıklığı yaratır. Bu hayal kırıklığı sorunları arttırır. Doğal yollarla olan çoğul gebeliklerde anne başta olmak üzere aileyi desteklemek; yardımcı üreme yolları kullanılarak oluşan gebeliklerde ise tek dölleme, bir seferde tek çocuk hedeflemek riskleri azaltacaktır.