Gençlerin bazıları, sanki her şey oymuşçasına zevki arıyorlar ve yargılanıp azarlanıyorlar. Bense onları ne yargılarım, ne de azarlarım. Bırakırım arasınlar.
Halil Cibran
Halil Cibran yıllar önce “Ben onları ne yargılarım, ne de azarlarım.” demiş ama günümüzde bazı büyükler aynı şekilde düşünmüyorlar. Cinsel istismar yasa tasarısında yer alan ceza kanunu değişikliğinde, şikâyete bağlı olarak cezalandırılması öngörülen çocukların cezaları az görülmüş olmalı ki, şikâyete bağlı olmadan, darp, cebir, kandırma, hile olmadan, yani kendi istekleri ile cinsel ilişkiye girerlerse 16 yıl ve fazlası hapis cezası almaları önerilmiş. Bu sadece flört aşamasını kapsamıyor. Aile zoru ile evlendirilmiş gençler de aynı cezayı alacaklar. Zorla evlendirenler mi? Onlara ilişkin bir şey yok. Yani bir kez daha çocuklar erişkinlerin suçlarının bedelini ödeyecekler. Böylece hem çocuk yaşlarda evlilik körüklenecek, hem de evli olanları da cezalandıracağız. Tasarıyı hazırlayanların bile tam anladığını sanmadığım, garip bir erişkin yaklaşımı çocukları tehdit ediyor.
Hiç kimse erken yaşlarda cinselliği desteklemiyor. Erken yaşta cinsellik, gebelik engellenmesi gereken risklerdir. Ancak engellemenin yolu gelişim dönemi özellikleri, aile tutum hataları ya da bazı gelişimsel sorunları nedeni ile çocukları yıllarca hapsetmek değildir. Cezadan önce ergenliğin özelliklerini düşünmek ve dönemi sağlıklı geçirmek için yapılması gerekenleri bilmek gerekir. Ergenlik dönemine girerken oluşan değişikliklerin çoğu ergenin cinselliğine yansır. Göğüslerin çıkması, kıllanma, ses değişiklikleri, yağlanmanın dağılımı, hep cinsellikle bağlantılıdır. Tüm bunlar zihninde cinsellikle aşırı uğraşmasına neden olur. Konuşmalar, şakalar ve tabi karşı cinse duyulan ilgi belirgindir. Ergenlikte cinsellik duygusal bir konudur. Kız ve erkek ergenlerin cinselliğe bakışı ve yaklaşımı farklılık gösterir. Kızlar için cinsellikte sevgi ve aşkın önemi daha fazladır. Hayal etmek ve hissetmek daha önemlidir. Çoğunlukla cinsel dürtülerini çok büyükler ya da ünlü kişiler gibi ulaşılmazlara yöneltirler. Erkeklerde ise cinsellik dürtüsü yoğundur. Mastürbasyon, erkek arkadaşlarla konuşmalarla cinsel dürtüler doyurulmaya çalışılır.
Ne oluyor bu ergenlere?
Ergenlikte cinsel ilişki kurulmalı mı? Bu soruya vereceğiniz yanıt, sizi insanların gözünde tutuculuktan ahlaksızlığa uzanan bir yerlere yerleştirebilir. Biyolojik açıdan bakıldığında olabilir görünür. Oysa cinsel ilişki sadece biyolojik yeterlilikle bağlantılı değildir. Ruhsal ve sosyal açıdan da yeterlilik gerekir. Cinsel ilişkiye girmeden önce kendi cinselliğini anlaması ve tanıması önemlidir. Sonra, karşı tarafla ilişki olarak değerlendirebilmek ve geleceğe yönelik toplumsal ve bireysel sonuçları değerlendirmek gelir. Bunların tümünü yeterli yapabilen kişi cinsel olgunluğa erişmiş demektir. Henüz benliği gelişmemiş, olgunlaşmamış bir ergen için cinsel ilişki, geri dönülmez bir sorunlar yumağının başlangıcı olabilir. Hele bir de ahlaki değerler açısından hazır değilse sorunlar artar. Erken yaşta cinsel deneyimin tehlikelerini tüm dünya yaşıyor. Çoğunlukla ilk deneyim hazırlıksız yaşandığı için, beklenmeyen gebelik riski fazladır. Ergen gebelikleri, biz fark etmesek de dünyanın ve bizim sorunumuz haline gelmiştir. Bilinçsizce girilen ilişkiler cinsel yolla bulaşan hastalıklar için bulunmaz yayılma fırsatıdır. Hele bizim gibi cinsel eğitimin neredeyse olmadığı bir ülkede, erişkinlerin bile hastalıklar konusunda cahil olduğu bir toplumda kaçınılmaz sonuç: AİDS ve diğer hastalıklar olmaktadır. Eğitimsizlik nedeniyle olan cinsel korkular, sorunlar, birliktelikleri bitiren cinsel uyumsuzluklar ise ergenlikteki deneyimlerle bağlantılıdır.
Geleneksel olarak bu konuda bulduğumuz çözüm yasaklamak, cezalandırmak ve korkutmaktır. Oysa gerçek çözüm önce kendimizi, sonra çocuklarımızı eğitmektedir. Mutlaka birilerini cezalandırmamız gerekiyorsa, çocukları gerekli eğitimden mahrum bırakanları, kendi aralarındaki cinselliğe kızıp, onları birer cinsel obje olarak görenleri cezalandıracak kadar büyük(!) olmamız gerekiyor.