EVLİLİK-ALDATMA VE BOŞANMA

 

Evlilik kurumunun mutluluk, çocuk yetiştirme gibi kelimelerle bir araya gelmesi beklenir. Oysa günümüzde evlilik kelimesi daha çok aldatma ve boşanma sözcükleri ile bir araya gelmeye başladı. Bu nedenle evliliğe, aldatmaya ve boşanmaya, tüm bunların çiftler ve çocuklar üzerinde oluşturduğu etkilere bakmak gerektiğini düşündüm.

NİÇİN EVLENİYORUZ?

Antropolojik olarak evlenme nedeni; insan soyunun ari olmasını sağlamak olarak açıklanır. Doğacak çocuğun genetik kimliğinin belirlenmesi isteğinden kaynaklanmaktadır. Oysa günümüzde genetiğin saptanması çok kolaylaşmıştır. Buna karşın evlilik kurumu devam etmektedir. Bu durum sadece toplumsal, ahlaki ya da dini nedenlerle açıklanabilir mi?

Aldatma ve boşanmanın bu denli gündemde olmasına karşın evlenme ve evlenme isteği de artmaktadır. Size ihtiyacı olan ya da sizi bütünleyecek biri olduğuna ilişkin başlangıçtaki inanış; sonra günlük yaşam içinde gittikçe vazgeçilen inanış. ”Sen” ve “benin” “biz” olmayı araması evliliğe gerekli gücü verebilir. “Biz” iki kişinin örtüşmesini ve bütünlüğü göstermektedir. Dengeyi bulabilme çalışmaları gerçek bir çabayı gerektirir. Sonuçta bizi kaybetmek boşanmayı getirmektedir. Aslında boşanma yasal bir süreçtir. Duygusal olarak bir parçanız daima diğerinde kalacaktır. Sadece cinsel ilişki üzerine kurulu beraberlik ise “yalancı bizi” oluşturur. Ömür boyu mutluluk… Ölüm sizi ayırana dek… Evliliklerin başında dilenen… Oysa çiftin bireysel isteklerini, birbirlerine aşklarını ve tatminlerini sağlamalarına izin vermek gerekir dileklerde. Olgun bir ilişki başladıktan sonra mükemmel çift olmaktan, bulutların üstündeki evlilikten, yakın dostluk oluşturmaya giden sürece geçilir.

EVLENİLECEK KİŞİNİN SEÇİMİ

Neye göre seçiyoruz evleneceğimiz kişileri? Tabi özellikle bizim ülkemizde, büyüklerin bizler adına yaptığı seçimleri göz ardı edip, seçim hakkımızı kullanabildiğimiz zamanlardan bahsediyoruz. Seçim nedenlerimizi, bilinçli ve bilinç dışı olarak ayırabiliriz. Hemen herkesin evleneceği kişi için sıraladığı, fiziksel görünümden davranış şekillerine kadar uzanan, iş ve maddi durumu kapsayan listeleri vardır. Sonra bir bakarız ki saydığımız özelliklere hiç uymayan birisini eş olarak seçivermişiz. Bunu genellikle aşık olmakla, sevmekle açıklamaya çalışırız. Ama genellikle açıklamaya yetmez aşk. İşte orada bilinç dışı istemler, beklentiler, gereksinimler belirir. Eşte aradığımız güven, sığınma, bir baba, bir anne ya da farkında olmadığımız bir başka gereksinimiz olabilir bu seçimi yaptıran.
“Zıt kutuplar birbirini çeker.” sıkça kullanılan bir cümle. Daha çok da anlam verilemeyen, yakıştırılamayan birliktelikleri açıklamakta söylenen. Oysa dıştan gözlenen uygunluktan çok, kişilerin birbirlerinden beklentileridir seçimleri etkileyen. Eğer beklentimizi karşılayan biri varsa, ya da bizde olmayan bir özelliği taşıyarak bizi bütünlediğini düşündüğümüz birini, eş seçimi için karar verebiliriz. Cinsel uyum ya da moda değimiyle ten uyumu, tabi ki etken eş seçiminde ve evliliğin sağlıklı sürmesinde. Ama tüm uyumlar gibi, cinsel uyum için de bazı özellikler, bilgiler ve zaman gerekir. Diğer alanlarda olduğu gibi bu alanda da beklentilerimizi saptayacak ve anlayacak kadar bilgimiz olduğunda işimiz kolaylaşacaktır.

En sağlıklı seçimlerde ve evliliklerde bile zaman zaman çalkantılar yaşanır. Ancak seçim doğruysa, çiftlerin değişikliklere uyum sağlama kapasiteleri yeterliyse, süren ve niteliği gittikçe artan bir evlilik yaşamı olur.

ALDATMA VE BOŞANMA

Erişkin ve temel güven duygusu gelişmiş insanların ilişkisi; gelişime açık, bağımsız olur. Oysa mutsuz olduğu halde sürdürülen, tüm olumsuzluklara karşın diğer tarafa “tam güven” içinde olduğu ilişki, olgun anlamda bir sevgi ile bağlanılmayan, daha çok karşılıklı gereksinimlerin gerektirdiği bir ilişkidir. Bu tür ilişkilerde aldatma, aldatan kişinin özelliklerinden kaynaklanabileceği gibi, bağımlı görünen karşı tarafın oluşturduğu yük nedeniyle de olabilir. Özellikle entelektüel kişilerde daha fazla görülen bağlanma kaygısı, zaman zaman hesapsız davranışların ortaya çıkmasına neden olabilir. Yaşamını belirlemiş bir kişinin, birden kendi tercihlerini yok sayan bir rotaya sokulduğunu hissetmesi, kişide bir bunaltı ortaya çıkarıp, bağımsızlık gösterilerine zemin hazırlayabilir. Bu kaygı daha çok varoluşçu kaygının bir türevi olup, kişinin o anki yaşamının oluşturduğu sıkıntının bir göstergesidir.

Aldatma doğru, normal, geçerli bir kavram değildir. İlişkilerde olmaması gereken bir değerdir. Engellemenin toplumsal yolu, bu kavramı “normalize” etmemek, günlük yaşamda olağan bir şey hatta neredeyse başarı haline gelmesini engellemektir. Bireysel yolu ise ister aldatan ister aldatılan olalım, bu olgunun neden kaynaklandığını çözmekten geçer. Aldatma boşanma nedeni midir? Bu soruya yanıt vermek zor. Herkese göre değişebilir. Aldatmanın nedenlerini çözerseniz, altından kalkabileceğinizi düşünüyorsanız ve aldatılmış olma travmasını atlatabileceğinize, tamamen silebileceğinize ve yeniden sürdürebileceğinize inanıyorsanız sorun olmayabilir. Ama her an gündemde kalacaksa, her an yeniden şüphesi ile yaşayacaksanız bir daha düşünmeniz gerekir.

BOŞANMA
Evlenme kararı verirken zaman ve kişi açısından doğru kararı vermek kadar, boşanma kararı verirken de doğru zaman, doğru sözler ve doğru davranışlar daha sonraki yaşam için önemlidir. Boşanma süreci yasal olarak tamamlandıktan sonra etkileri devam eden bir süreçtir. Boşanma şekliniz, söyledikleriniz, yaşadıklarınız sadece o dönemi ve ayrıldığınız kişiyi değil, sizin boşanmadan sonraki yaşamınızı da etkileyecektir. Konuyla ilgisiz kişileri katmak, boşanma sürecini bir intikam süreci haline getirmek, her iki tarafın birlikte paylaştıkları geçmişe, ortak değerlere olduğu kadar kendi geleceklerine ve beklentilerine yapabilecekleri bir haksızlıktır. Bu arada kendileri boşansa da, asla boşayamayacakları ve anne babaları olmayı sürdürecekleri çocuklara miras bırakacakları aile tablosunu, toplum yargısını, gazete küpürlerini, en önemlisi de yaşama ilişkin güven duygusunu unutmamakta yarar var.

 

Facebooktwitterlinkedinmail