Yazının başlığının karnelerle hiç ilgisi yok. Sadri Alışık Tiyatrosunda oynayan Çapraz Aşklar isimli oyunun kapanış cümlesiydi. Kandemir Konduk tarafından yazılan bu soru, Kayra Şenocak’ın ağzından “Yok öyle, hem sınıfa kafasız diyeceksin, hem onlara bir şey öğretmek için, onların anlamadıkları şekilde anlatacaksın, sonra öğrenemiyorlar olacak, oysa öğretemiyorsun.” diye söylenen.
Bu doğru ama öğretemiyorum, anlamıyorum, yapamıyorum, bilmiyorum hep zor geliyor. O yüzden çevremiz her şeyi bildiklerini, anladıklarını, yaptıklarını söyleyen insanlarla dolu. Yapılamayanlara, yanlış yapılanlara, başarılamayanlara inatla hem de. Ve biz çocuklarımıza yetenekleri kadar, yetemediklerini de bilmenin erdem olduğunu öğretmek yerine, bu erdeme sahip olmak yerine karşıdakini suçlamanın kolaylığını öğretiyor ve örnek olarak gösteriyoruz. Acaba zayıf notlara bakıp, niye öğretemedim diyen kaç öğretmen, niye yardımcı olamadım diyen kaç ebeveyn var? Hatta halkın yanlışlarından, bilgisizliğinden yakınan ve kendi kendine ben niye anlatamadım diye düşünen kaç akademisyen, kaç sanatçı, kaç yazar, kaç politikacı, kaç devlet adamı var?
Oyunda başka şeyler de vardı. Kandemir Konduk yazarken benimle aynı şeyleri mi düşündü bilmiyorum, ama benim izlerken aklıma gelenleri sizlerle paylaşacağım. Öncelikle başrollerde Ruhi Sarı, Ayça İnci, Irmak Ünal ve Kayra Şenocak vardı. Engin Gürmen yönetiminde çok iyi bir oyun çıkarmışlardı. Ben sadece izleyiciyim ama salondaki eski ustalar da aynı şeyi düşünüyordu. Diğerlerini ilk kez izledim tiyatroda. Ama Kayra’yı iki yıl önce izlemiş ve çok beğenmiştim. İki yılda kilosuyla beraber yeteneği de büyümüş. Sınav döneminde, tiyatronun meslek olmadığını düşünen sevgili ailelere öneririm. Bu gençleri izleyin. Ve hangi mesleği seçerse seçsin başarılı olmaları için çalışmak, farklı olmak ve sevmek gerektiğini anlamaya çalışın. Sadece sizin istediğiniz ve “önemli” sayıldığı için seçtikleri mesleklerde başarılı olamayan yüzlerce insanı da düşünerek, çocuklarınızı bir daha dinlemeniz gerekir. Oyunda kadın-erkek ilişkileri anlatılıyordu aynı zamanda. Hatta ilişkisizlikleri. Sadece kadın erkek değil, insanların kendilerinden farklı olanlara, onlar gibi düşünmeyenlere, onların istediklerini isteyip, onlar gibi davranmayanlara tahammülsüzlüklerini anlatıyor. Bu tahammülsüzlüğün nasıl aldatmaya, kandırmaya, kendine benzemesi için yalana dönüştüğünü gösteriyor. Onlar yetmediğinde zorbalığa, kendi gibi olmaya zorlamaya, baskı yapmaya geçtiğini, bunu engellemeye çalışanları da, yandaşları olsa bile yok saydıklarından bahsediyor.
Çapraz Aşklar yeni bir oyun. Ben izlerken bunları gördüm. Siz de izleyin isterseniz. Dedim ya bu bir oyun. Yaşam da biraz oyun değil mi zaten. Kendi yapamadıklarımızı değil, başkalarınınkini önemsediğimiz, bize benzemeyenlere tahammülsüz olup, onları değiştirmeyi, zorlamayı, kendimiz gibi olmalarını istemeyi güç sandığımız bir oyun…