Her yıl yapılan, yeniliklerin, sorunların ve olması gerekenlerin tartışıldığı Amerika Psikiyatri Birliği’nin 158. si, 21-26 Mayıs tarihleri arasında,Atlanta’da yapıldı.Konge ve yolculuğu sizlerle paylaşacağım. Önce yolculuk ve çocuklar.
Yolculuk ve Atlanta
Yolculuğun başladığı Atatürk Havalimanı’ın da, diğer ülkelere yapılan yolculuktan farklı bir süreç yaşanacağı belli olmuştu. Ayrı bir kuyrukta, gözetmenlerin yanından ayrılmadan, özel bir valiz kontrolünü, yine gözetimde bilet işlemleri izliyor. Ülkeye ulaştığınızda ise, uzun kuyruklara neden olan, sıkı aramalar, sorgular sonrasında giriş yapabiliyorsunuz. Bu sadece başka ülke vatandaşlarına uygulanmıyor, kendi vatandaşları içinde geçerli.Pek yakınan da yoktu. Bu durum bende iki düşünceye neden oldu. İlki sadece bir vatandaş düşüncesiydi ve yanımda bulunan meslektaşlarıma söyledim. Eğer benzer süreçler, kendi ülkemizde olsaydı, insanlar yakınır ve bunu eleştirirdi. Hatta eleştiriler “bizim asla demokratik olamayacağımız”, “İnsan haklarına değer verilmediği” gibi kendimizi yargılamaya dönerdi. Oysa kimsenin sesi çıkmadı.Diğer düşünce ise psikolojik bakış açısından doğuyordu. Büyük bir ülke endişeliydi. Bir çok ülkeden daha fazla endişeli.Kendini büyük,güçlü ve dokunulmaz hisseden kişinin aldığı ruhsal yara, bunlar gerçekleştiğinde, böyle hissetmeyene oranla çok daha büyüktür.Amerika Birleşik Devletleri de benzer bir süreci yaşıyordu. Kendilerini,o denli büyük, güçlü, korunaklı ve dokunulmaz hissettikleri bir zamanda saldırıya uğramışlardı. Bu narsisistik yaralanma, korunma tedbirlerini abartmalarına ve bunu haklı görmelerine yol açmıştı. Atlanta’ya gelince; Rüzgar gibi geçti filminin unutulmaz görüntüleri ilk akla gelen. Zaten yazarın evi müze haline getirilmiş. Onun dışında ünlü CNN kanalının ve Kokakola’nın merkezleri Atlanta’da bulunuyor. Ve hepsi gezilebiliyor.Şehirde, rüzgar gibi geçmeyen ise, diğer eyaletlerde daha belirgin süren beyaz-zenci ayrımı.Martin Luther King’in öldürüldüğü yer olması ayrımı azaltmamış.Muhteşem bir kongre merkezi, yoğun bir olimpiyat hazırlığı.Atlanta için söylenebilecekler bunlar.Bir de orada okuyan muhteşem Türk gençleri. Onlarla tanışmak büyük zevk ve gururdu. Sohbetimiz sonrasında, Türkiye’ye dönmeleri konusunda yaptığım konuşmanın aralarında tartışmaya neden olduğunu öğrendim. Akıllarını karıştırdığım için sevindim. Çünkü onlara, eğitimli ve bilinçli geleceğe ihtiyacımız var.Kongre ve çocuklara gelince..
Çocuk istismarı büyük sorun
Aile içi şiddet, her türlü istismar dünyanın dörtbir yanından gelen uzmanların hepsi tarafından dile getirildi. Anlaşılan gelişmişi, gelişememişi hemen hiç bir ülke çocuklarını yeterince koruyamıyordu.Bu işi ciddiye alan ülkeler, bu çocuklar için daha iyi sistemler oluşturmuşlardı ve daha da iyisinin arayışı içindeydiler. Biz ise malesef,henüz bunu anlama,anlatma ve kabullenme aşamasındayız.Bu sene istismara eklenen önemli konulardan biri terör ve savaş maduru çocuklardı. Tabi bir de “asker” çocuklar. Bu çocukların neler yaşadığı, ilerde neler olabileceği ve böyle çocukluk geçiren erişkinlerden oluşacak toplulukları bekleyenler tartışılarak, çözümler arandı.
Dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğu ve bağımlılık
Yaşam boyu bir sorun olması, eğitim sisteminden uzaklaşma, sokağa düşme ve alkol,uyuşturucu bağımlılığına neden olma gibi olumsuz gidişi nasıl daha iyi durdurabileceklerini tartıştı uzmanlar. Bütün bilimsel veriler bunun tedavi edilebilen bir sorun olduğunu, edilmediğinde alkol ve uyuşturucu bağımlılığının çok arttığını gösteriyordu.Tüm bunları dinlerken bir yandan, Türkiye’de bu konuda eğitimi ve bilgisi olmayan, ama bu çocukların özel çocuklar olduğunu, tedavi ihtiyaçları olmadığını söyleyen, yazan ve insanları yanıltıp, çocukların tedavi haklarını ellerinden alanların kulaklarını çınlattım. Aslında kulak çınlatmadan öte, bizim gibi bilenlerin onlardan daha çok anlatması, insanları bilgilendirmesi ve çocukları bu kötü gidişten koruması gerektiği gerçeğini de bir kez daha gördüm. Ayrıca bizim bu alanda kullanılan iki ilacı,20 yılda zorluklarla ülkemize getirebildiğimizi, oysa Amerika, Avrupa hatta Asya’da ki meslektaşlarımızın ilaç tedavisinde en az 6-7 seçenekleri olduğu gerçeğini bir kez daha görüp, hekim olarak üzüldüm. Bizim çocuklarımızın da buna hakkı vardı.
Ve diğerleri…..
Çocuk ve gençlerde görülebilen, depresyon, obsesif kompulsif bozukluk, otizm, anksiyete gibi ruhsal sorunlarda yapılabilecekler, yeni tedaviler tartışıldı. Özellikle ergenlik döneminde olan intiharları engellemek için, çocukluk depresyonunun tanı ve tedavisinin önemi bir kez daha vurgulandı. Tüm dünyada çocuklara konulan tanılarda aynı ölçütlerin kullanılabilmesi için çalışmalar yapıldı. Sonuç olarak kongre ve Atlanta rüzgar gibi geçti. Geriye çocuklarda erişkiler kadar, hatta erişkinler nedeniyle bazen daha fazla ruhsal sorunlar olabildiği, bunların tanınıp tedavi edilmesinin çok önemli olduğu, hala dünya olarak çocuklarımızı yeterince koruyamadığımız gerçeği kaldı. Tabi bir de ülkemizdeki çocuk ruh sağlığı hekimlerinin azlığı, bu nedenle ulaşılamayan çocuk ve aileler, yapılması gerekenler….