ÜN MERAKI

Her aile çocuğunun “adam” olmasını ister. Eskiden bu “adam” olmanın içeriğini; okumak, iyi bir meslek sahibi olmak, dürüst, sevilen, takdir edilen, vatanına-milletine yararlı bir insan olmak oluştururdu. Çevremden görüyorum ki bu istek gittikçe değişti. Hala çocuğunun “adam” olmasını isteyen aileler var. Ama içerik değiştikçe, önce büyükler sonra çocuklar yozlaşmaya başladı.

TV yıldızları

Yıllar önce bir televizyon programında Buse isimli küçük bir kız çocuğuna yaptırılan, ne adı ne de içeriği küçük bir çocukla uyumlu olmayan CD nedeni ile tartışma yaşanmıştı. CD yapımcısı beni ve benim gibi düşünenleri meşhur olmak için konuşmakla suçlamıştı. Kendisinin çocuk üzerinden para kazanmak gibi bir derdi olmadığını, bunun sanata yatırım olduğunu inandırıcılıktan uzak, saldırgan tavırlarla savunmuştu. Buse’nin ailesi uzmanlara inandı. Onu piyasadan çekti. Güzel Sanatlar Anadolu Lisesi’ne yolladı. Dört enstrüman çalan, şan çalışan 18 yaşında, eğitimli ve bilgili bir genç olarak kendi yolunu doğru olarak çizmesine yardım etti. Devam etse ne olurdu? Örnekleri etrafta bolca var. Büyüdüğü, ses rengi değiştiği için umutsuz, eğitimden mahrum kaldığı için geleceksiz gençler, orta yaşlıların kimi, o şöhreti yeniden sağlamak için her türlü yanlışı yapıyor. Gündemde kalmaya çalışıyor. Evlilikleri, boşanmaları, hataları, suçları ile çocukluk ünlerine ulaşmaya çalışan mutsuzlar ordusunu gazetelerin magazin sayfalarında, daha da kötüsü üçüncü sayfa haberlerinde fail ya da maktul olarak görebilirsiniz. Buse’nin babası mail atmış “Biz sizi dinledik, mutluyuz. Ama küçük çocukların yarıştırıldığı yarışma programını izlemiyor musunuz? O çocuklar için bir şey yapmayacak mısınız?” diye. Yapımcıları uyarmak, RTÜK tarafından yapılan uyarılar işe yaramadı. İki benzer program birden başladı. Başladı, çünkü sizler mesaj atıyor, izliyor ve web sitesine takdirlerinizi yazıyorsunuz. O çocuklar ailelerinden uzakta, yaşları ile uyumsuz kıyafetlerle şarkı söylüyor ve siz alkışlıyorsunuz. Psikolog desteğiymiş, ünlü kocaman insanlar destek vermiş, aileleri düşünsünmüş kimsenin sorumluluğunu yok etmeyecek gerekçeler. Onlar şimdilik birçok insan için kazanç kapısı. Yaz aylarında ne yaptılar bilen var mı? Kaç tanesi çay bahçelerinde çalıştı? Kaçı döndüğü yöresinde yaban kaldı? Yarışma bitince kaçı okuyabilecek? Kaçı ünlü olacak? Kaçı çocukluklarını bir daha ele geçirememek üzere kaybedecek? Kendi çocuğunuzu buna sürüklemeseniz de alkışlamak sizi masumlaştırmıyor.

İnternet Yıldızları

Çocuğunuzu TV’ye çıkaramadıysanız bir el kamerası ile mizansen yaratın. İnternette yayılmasını sağlayın. Üstüne atlayan bir haber merkezi mutlaka olacaktır. Hele gündemi, kolay suçlanacak bir şeyi bulmuşsanız kesin her yerde gösterilir. Geçen hafta bilgisayar oyunları küçük bir kızı ne hale getiriyor diye hem internette, hem de TV’lerde bir örneği vardı. Oyunun bir aşamasını geçemeyen 4 yaşlarında bir kız, ağlıyor, kızıyor. Dikkatle ve akılla bakarsanız oyunla bir ilgisi yok. O yaş çocuğunun bütün özellikleri kullanılarak onu hırslandıran, alay ederek ağlatan ve bir yandan çekim yapan bir erişkin sesi duyuluyor. Üstelik o ses gülüyor. Masanın üstünde bir Türk bayrağı ile dekor yapılmış. Böylece bu yaş çocuğunu bilgisayar başına oturtan, konuşmaları ve tutumları ile ağlatan, kızdıran ve bununla gülerek eğlenen, çekim yapıp dağıtarak gurur duyanın ülkemiz vatandaşı olduğu da vurgulanmış. Zavallı basit bilgisayar oyunu, bunu hazırlayıp çeken, sitelerde ve TV’lerde vah vah diyenlerden çok daha masum. Çünkü o bir oyun, bunları yapanlarsa erişkin insanlar.

Okul Yıldızları

Çocuklarımızı ünlü yapma merakımız, sadece onları TV yıldızı yapmaya çalışmakla sınırlı değil aslında. Onların her alanda iyi olmaktan öte dikkat çeker olmasını istiyoruz. Kimi aileler daha küçücükken pipisini amcalarına göstertmekle başlıyor, kimileri şiir okutmakla, kimi ne kadar zeki olduğunu göstermek için çarpım tablosunu ezberden okutmakla. Ama aslında yaklaşım, başkalarına “Bakın benim çocuğum muhteşem, yani ben muhteşemim.” demek. Oysa çocuklar sadece bir yönlerine bu kadar vurgu yapılınca, ailelerinin ve başkalarının dikkatlerini yönelttikleri durum dışında hiçbir yönlerini geliştirmiyorlar. Sonra bir gün o yön yetersiz kalırsa, işe yaramazsa ellerinde yeniden başlayacakları bir şeyleri kalmıyor. Sadece çalışmalarını istemek, tüm spor aktivitelerinden, müzikten uzaklaştırmak, 5 almadığında bozulmak, dershane, özel hoca ve okul üçgeninde boğmak TV yıldızı yapmaya çalışmaktan daha sağlıklı ya da doğru değil.

Ve Dizi Şifresi

İnsanlar akıllı davranmazsa, ellerindeki özgürlükleri doğru kullanmasa, özgürlüğü her istediğinin yapılması ve başkalarını düşünmemek olarak alırsa baskıcı öneriler, uygulamalar gelmeye ve güç kazanmaya başlar. Yıllardır konuşuluyor: TV’lerin eğitim zorunluluğu yok ama zarar vermeme zorunluluğu var. Özellikle de çocuklara. Bu nedenle çocukları ve gençleri olumsuz etkileyecek her programın saat 22.00’den sonra yayınlanması, simge sisteminin dürüst uygulanıp ailelerin uyarılması, fragmanların uygun ve saatler dikkate alınarak verilmesi söylenip duruluyor. En önemlisi ailelerin çocukların yatma saatini, hangi programı izleyeceklerini saptayıp, aile görevi olarak yapmaları, kumandayı ellerine alarak büyüklüklerini göstermeleri anlatılıyor. Yoksa dizi şifresi koymak, sadece insanların tek eğlenceleri TV için ek para ödemeleri dışında işe yaramaz. Hatta korkarım para vermişken çocuk da seyretsin diye izlemi arttırır. Zaten sorun dizilerle bitse, diziler yasaklanır olur biter. Ana haber bültenlerinden, ciddi tartışma programlarına, gündüz yapılan programlardan, adı yarışma olan garipliklere, izdivaç seanslarından çizgi filmlere değin zararlı olabilen o kadar program var ki şifrelemekle bitmez. Toptan TV yapılmasını, satılmasını yasaklamak önerisi gelirse şaşırmamak gerekir. Bunun çözümü insanların ki buna yöneticiler, siyasiler, medya ve aileler dahil bilinçlenmesi, haklarını olduğu kadar zarar verici şeylerden kendini ve çocukları korumayı öğrenmesi olmalıdır.

 

Facebooktwitterlinkedinmail