Açın gazeteleri, dergileri sayfa sayfa zayıflama diyetleri, şişmanlığın tehlikeleri bir yanda. Öte yanda “ne kadar zayıf, o kadar güzel” haberleri, adeta bir deri, bir kemik kadın görüntülerine övgüler. Gözden kaçan küçük haberler bazen; “Yediklerini kusarak formunu koruyormuş.” yazan ve altında bir diyet listesi, bir diyet ürün reklamı, koca bir manşet: ŞİŞMANLIK KÖTÜDÜR, SAĞLIKLI VE HEMEN ZAYIFLAYIN.
Evet, şişmanlık gerçekten kötüdür ve hastalık olabilir. Peki ya zayıflık hastalık olabilir mi? “Bedeninizin başkaları tarafından nasıl görüldüğü” sorusunun ön planda olduğu ergenlik dönemindeyseniz, günün modası zayıf kadınsa, açtığınız her yerde zayıf mankenler görüyorsanız, hele hele televizyon seyrederken, o zayıf mankenlerin çok beğenildiğini gözlüyorsanız; zayıflık bir hastalık haline gelebilir. Tüm bunlar, anne ilişkisinde sorun, bağımsız olma isteği, kendi bedenini kontrol altına alma gibi psikolojik etkenlerle birleşince ortaya tedavisi zor, sonucu pek de hoş olmayan bir şekilde zayıflığın adı, anoreksiya nervoza hastalığı olarak belirebilir.
Nedir Anoreksiya Nervoza?
Yaş ve boy uzunluğu için olağan sayılan en az kiloda bulunmasına karşın, kilo almaktan ve şişman olmaktan aşırı korkmadır. Beden görüntüsünü doğru değerlendiremeyip, daha zayıf olmak için yemek kısıtlama, aşırı egzersiz yapma, yediklerini isteyerek çıkarma (parmakla, ilaç kullanarak vb.) durumudur. Daha çok zamanımızın hastalığı olarak belirmiştir. Beslenme bozukluğu ve intiharlar nedeniyle ölümler olmaktadır. Daha çok genç kız ve kadın hastalığıdır. Erkeklerde az görülür. Arada tıkınırcasına yeme süreçleri olduğu zaman hastalığın adı “bulimia nervoza” olarak belirlenir. Bu gençler genellikle bağımlı, mükemmeliyetçi gençlerdir. Başarılı, ailenin beklentilerine iyi yanıt veren uyumlu çocuklardır.
Nasıl tanırız?
Daha önce şişman olsa bile, artık normal hatta normalden zayıf görünen biri, hala şişman olduğunu ve zayıflaması gerektiğini söylüyorsa bir daha düşünmeli. Hele bu kişi 15-25 yaş arasındaysa, yeme düzeni bize garip geliyorsa dikkatimiz artmalı. Bu hastaların kendiliklerinden doktora gitmeleri nadirdir. Çoğu kez aşırı güç kaybı, bayılma gibi nedenlerle zorla getirilirler. Ayrıca adet kesilmesi, saç dökülmesi, bulantı, kıllanma gibi yakınmalar da olabilir. Ek olarak depresyon sık görülür. Hastaların doktora gitmeyi istememe nedeni hastalığı reddetmeleridir. Bu nedenle öncelikle iyi ilişki kurup, bunun bir hastalık olduğunu anlatmak gerekir. Beslenme bozukluğu nedeniyle hastanın diyeti düzenlenmeli, gerekirse damardan beslenmesi sağlanmalıdır. Psikiyatrik tedavisi ise hemen başlanmalı, hastanın yanı sıra mutlaka aile ve ilişkiler de değerlendirilmelidir.
Koruyabilir miyiz?
Besin yetersizliğinden ölümün yanı sıra, intiharın da sık görüldüğü unutulmamalı. Doğru özdeşim modellerini sunmak, diyet çılgınlığını biraz uzaktan izlemek, yaşamın anlamı haline getirmemek hepimize düşüyor. Gençlere “şişko” demek, onların bedensel görüntüleriyle dalga geçmek benzeri davranışları yaparken bir kez daha düşünmekte fayda var. Evde de aşırı rejime girmiş çocuğumuza karşı dikkatli olurken, bir yandan da özenerek izlediğimiz “zayıf” dünyanın o kadar da cazip olmadığını hatırlamak gerek herhalde.