Özellikle bu senenin değişmez baş konusu diyet oldu. Sanki birden, tüm ülke bir çılgınlığa yakalandı ve bunun adı diyetti. Bir yandan değişen ve gittikçe zayıflığa bağlanan güzellik imajı, diğer yandan birbiriyle çelişkili olsa da sağlıklı olmanın koşullarının beslenmeye bağlanması, bu çılgınlığı başlattı denilebilir. Bu çılgınlığın başlamasıyla basın bir yarışa girdi. Her gazete listeler yayınlamaya başladı. Hatta çoğu kez bir liste yetmiyor, aynı anda birkaç liste ve mucizevi formüller öneriliyor. Son günlerde, bunlardan biri yapılmazsa denize giremezsiniz, utanırsınıza kadar geldi. Gerçekten diyet sağlık mı demek? Yoksa diyetin kendisi bir sağlık sorunu olabilir mi?
Beslenme mi? Zayıflama mı?
Tartışmalar, doğru beslenme boyutundan çıkıp, sadece zayıflamaya odaklanmış şekilde. Yani zaten herkes şişman, ya da şişmanlayacak ve hemen diyet yapmaları gerekir. Bu diyet sonrasında zayıf, sağlıklı ve mutlu olacaklar. Diyet listelerine baktığınız zaman bu konuda aklınız karışabilir. Çünkü bir kısmında yemeniz önerilen şeyleri yediğinizde, gerekli olan besinlerin büyük kısmını alamamış olacak, tek tip ve sağlıksız beslenmiş olacaksınız. Ama iddiaya göre bunu uygulayıp, zayıfladığınızda sağlıklı olacaksınız. Bir kısım liste ise sizi aç bırakmadan, zayıflayacağınız garantisi veriyor. İçinde yazılanları anlayabilir ve bulabilirseniz tabi. Bazılarında yazanları ise asla bir arada yememişsinizdir ve buna rağmen şişmanlamışsınızdır. Oysa şimdi daha fazla yiyerek, zayıflayacağınız söylenmektedir.
Diyetin istenmeyen sonuçları
Diyetlerin belki en masum olan istenmeyen sonuçları, diyetle başlayıp, devam ettiremediğinizde duyacağınız suçluluk duygusudur. Masum olmakla birlikte, tekrarlayan başarısızlıklar sonrasındaki suçluluk duyguları artabilir ve yaşamınızın tek amacı, tek sorunu haline gelebilir. Bu ise depresyona kadar uzanan bir mutsuzluğun ilk adımı demektir. Gerçekten kiloluysanız ve çevrenizdeki herkes “yine diyet” yapıp yapmadığınızı sorguluyorsa mutsuzluğunuz artar.
Gençler: Diyetlerin yol açtığı önemli sorunlardan biri, özellikle gençleri tehdit eden yeme bozukluklarıdır. Güzelliğin zayıflık olduğu, sadece zayıf olanların güzel olduğu o denli vurgulanıyor ki, bir sürü genç, güzel olma adına diyet uygulamaya başlıyorlar. 15-25 yaş arasındaki gençler bu diyetler sonucu, kendilerini açlığa mahkûm ediyorlar. Bu gençlerin bir kısmı başladıkları diyeti bir türlü durduramaz. Artık zayıflamış olsalar da, diyet çılgınlığına devam ederler. Artık diyette değil, ölüme kadar gidebilen yeme bozukluğunun pençesindedirler. Adına ister anoreksia densin, ister bulimia densin hep bir diyet öyküsüyle başlar. Şişman olmaktan aşırı korkan, çoğunlukla okullarında başarılı ve hırslı olan bu gençler, kendi beden görüntülerini doğru değerlendiremeyip, daha zayıf olmak için yemek kısıtlama, aşırı egzersiz yapma, yediklerini isteyerek çıkarma gibi davranışlar göstermeye başlarlar. Zamanında anlaşılmazsa, beslenme bozuklukları ya da intiharlar nedeniyle ölümlere rastlanır. Bazı gençler devamlı diyeti yapamaz ve aralarda tıkınırca yeme nöbetleri olur. Her yeme krizini pişmanlık ve yediklerini geri çıkarma çabası izler. Böylece zayıf kalmaya çalışırlar. Kusma nöbetleri, gayretleri beslenme bozukluğuna, boğaz ve sindirim sisteminde önemli tahribatlar yapar ve sağlığın bozulmasına neden olur.
Daha Büyükler: Olumlu bir gelişme yok değil. Yazıla, anlatıla insanların kilosunun sadece güzellikle ilgili olmadığı, sağlıklı olabilmek için de kilonun kontrol edilmesi gerektiği anlaşıldı gibi görülüyor. Bir de yanında spor yapılmasının gerektiği. Ama sanki bu anlamada ve yönlendirmede bir yanlışlık var. Çünkü sağlıklı olmak için spor yapan, diyet uygulayan insanların bir kısmı sağlıklarını hatta yaşamlarını kaybediyorlar. Her yaşta olunması gereken bir kilo ve yapılabilecek sporlar olduğu bilinir. Bu bilgiyi konunun uzmanlarından almak mümkündür. Galiba karmaşanın nedeni, basında yer alan uzmanların birbirine aykırı fikirleri ve kime ait olduğu bilinmeyen, ya da bu konuda uzman olduğu kendi tarafından iddia edilip, basın tarafından da desteklenen kişilerin önerilerinden kaynaklanıyor. Bir bakıyorsunuz, her türlü hatta en zor sporları herkesin yapması gerektiği, bazen abartılarak bunun sağlıklı ve genç(!) olmanın bir sonucu olduğu bildiriliyor. Sonra bilinmeyen bir hastalığı olan ya da hastalığına rağmen bunları yapması gerektiğini yayınlardan öğrenen kişiler, yaşamlarını kaybediyorlar. Benzer şekilde kontrolsüz yapılan diyetler, hastalıkların ortaya çıkması veya olan hastalıkların belirginleşmesi sonucunu doğuruyor.
Söylenenleri mantık süzgecinden geçirmek!
Şişmanlık mutluluk değildir. Hareketsizlik birçok sorunu yaratan nedenlerdendir. Ama aşırı zayıf olmak ve sürekli, kontrolsüz spor yapmak da sağlık ve mutluluk getirmez. Araştırmak, okumak, öğrenmek önemlidir. Bunu yaparken duyduklarınızı mantık süzgecinden geçirmek, kendi durumunuzu iyi değerlendirmek gerekir. Unutmayın, aynı sorunu olan kimselere, her zaman aynı reçete yararlı olmaz.