Televizyondan sunucular bağırıyor: “2005’e girdik, herkes oynuyor!” Niye? Bu sorunun yanıtını kimsenin bildiğini sanmıyorum. Ama her yıl takvimsel döngünün yaşandığı bu günde eğlenmek, tüm kötülüklerin geçen yılda kaldığını düşünmek, gelecek yılın daha iyi olmasını dilemek, insanların yanlışlarını ve umutlarını yıllara bağlaması alışılmış bir gelenektir. Oysa yılların yaşananlarda özel bir katkısı yoktur. Onların içinde yaşananları iyi de olsa, kötü de olsa yaratan biz insanlardık. Ve eğlenerek ve başka şeyleri suçlayarak yeni umutlar üretmeye çalışıyoruz. Peki ya çocuklar? Galiba gerçekleri en iyi görebilenler onlar ve hiçbir kurala uyma zorunluluğu hissetmeden, en yalın şekilde dile getirenler. Peki çocuklar yeni yıldan neler bekliyorlar?
Çocukların yeni yıl dilekleri
Aslında, büyüklerinin onlar için yapmak zorunda oldukları şeyleri diliyorlar yeni yıldan. Büyüklerinin yaşadıkları dünyayı daha fazla kirletmeden, bozmadan,yiyeceklerini, suyunu tüketmeden, onların da sağlıklı yaşayabilecekleri bir şekilde kendilerine bırakmalarını istiyorlar.
Büyüklerin anlamsız savaşlarla yaşamlarını karartmamalarını, onları en gereksinimleri oldukları yaşlarında annesiz, babasız bırakmamalarını, evsiz, ülkesiz endişe içinde yaşatmamalarını diliyorlar. Onların olmayan bir savaş sonrasında, kalan yaşamlarını sakat sürdürmek zorunda bırakılmamalarını, daha niçin dünyaya geldiklerini bile anlamadan ölümü tanıtmamalarını istiyorlar. Büyüklerin anlamsız savaşlarının kurbanı olmak istemiyorlar.
Onları korumak ve bakmakla yükümlü anne babalarının iş bulabilmelerini, onlara ekmek getirecek parayı kazanabilmelerini istiyorlar. Onlardan sorumlu olan büyüklerin onların okuma hakkına saygı duymalarını, sokaklarda, koşulları kötü yerlerde çalışmak zorunda bırakılmamayı, büyükler tarafından fiziksel ve cinsel tacize uğramamayı bekliyorlar.
Ya anne babası olmayan çocukların istekleri!
Bütün bunlar aslında tüm çocukların istekleri, tüm dünya çocuklarının. Bir de başka çocuklar var, başka dünyanın çocukları sanılan ama bu dünyada yaşayan çocuklar.Devletin çocukları, anneleri babaları olmayan, olsa da onların bakamadığı, devletin sahip çıktıkları çocuklar. Bir kısmı çok uzun zamandır yuva biliyor yetiştirme yurtlarını. Bir kısmı ev belledikleri sokaklardan sonra, yeni tanışmışlar devlet babayla. Bir de kırmızı ışık çocukları diye bilinenler var, görünürde evleri, aileleri olan, o aileler tarafından uzun saatler sokağa salınıp para kazanması beklenen, sokakta çalıştırılan çocuklar. Hiç düşündünüz mü bilmiyorum dün akşamı bu çocuklar nasıl geçirdiler? Yeni yıla nasıl girdiler? Sokakta çalıştırılan çocuklar, yine sokaktaydılar. Yılbaşı onlar için daha fazla para kazanma umuduydu sadece. Ve aileleri daha uzun kalıp sokakta, daha fazla para getirmelerini istedi onlardan. Onlar aramızdaydı. “Yeni yıla nasıl girerseniz, bütün yıl öyle geçer” derler. Umarım doğru değildir, umarım bu çocuklar yeni yıla sokakta çalışarak, dilenerek girdiler diye 2005’i de öyle geçirmeyecekler. Umarım sadece dilemeyeceğiz , sadece inşallah demeyeceğiz ve izin vermeyeceğiz onların sömürülmesine, kullanılmasına, sokağın pisliğine bulanmalarına. Yeni yıl armağanı alamadılar noel babadan, umuyorum ki yeni bir yaşam alacaklar hepimizden. Yetiştirme yurtlarındaki çocuklar farklıydı onlardan. Bire bir sarılabildikleri aileleri olmasa da, yanlarında olmayan anne babalarına özlem duysalarda, geniş bir aileleri, devletin verdiği sıcak yuvaları ve yemekleri vardı. Kendi aileleri yerine onlarla yeni yıla giren müdürleri, öğretmenleri, bakıcı anneleri vardı. Burukta olsa içleri, onlar için hazırlanmış bir yeni yıl kutlaması vardı. Hatta sayıları çok azda olsa, onların varlığını anımsayıp, sırf biraz sevgi paylaşmak için uğrayan, daha önce hiç görmedikleri, ama geldikleri için çok sevindikleri ziyaretçileri vardı. Onların yeni yıldan dilekleri, bir daha ki yıla bir aile ile girebilmekti. Onlara yuvalarını açacak, anne baba diyebilecekleri, sevilip sevebilecekleri ailelere. Evlat edinecek ya da daha önemlisi koruyucu aile olacak, adları gibi onları koruyacak kişilere. Ve sokakda yaşayan çocuklar. Korktuğumuz, kaçtığımız, tanımadığımız, anlamadığımız çocuklar. Uzaklara, ta ulaşılmaz yassı adalara yollayarak kurtulmaya çalıştığımız, orada eğitilip aramıza döneceklerini, döndüklerinde bizi seveceklerini sandığımız,oysa dönebilenlerin bize daha bir “uzak” olacaklarını yadsıdığımız, görmezsek olmayacaklarına inanmaya çalıştığımız, ama illada korktuğumuz çocuklar. Oysa isimleri üzerinde, çocuk onlar.bir kısma şanslıydı dün akşam.En azından Istanbul’da devletin 11 tane erkekler, 2 tane de kızlar için oluşturduğu 13 merkezde olanlar şanslı sayılabilirdi. Sorunları çoktu, biten yılları acı ve yokluklarla doluydu. Ama dün akşam onlara sağlanan umutları vardı. Ağaçlı’da, yeldeğirmenin’de, küçükbakkalköy’de, Ayvansaray’da,Taksim’de adları “merkez”olsa da, siz hiç bilmeseniz de, onların bir evleri vardı. Ve yüreklerini, emeklerini onlar için açan Vali Mehmet babaları, Uğur, Kenan, Abdullah, Tuncer, Sıddık ağabeyleri, Günnur ablaları vardı.
Merkezlere ulaşamayanları ise hiç birimiz görmedik. Belki bizim eğlencelerimizi izlediler pencerelerden kibritçi kız misali. Belki ölmediler onun gibi, ama soğukta, sokaklarda uyudular biz hiç hissetmeden. Biz yeni yıl için kutlama çığlıkları atarken, belki de onların çaresizlik çığlıklarını duyamadık.Oysa çok yakınımızdalardı ve sadece sıcak bir yer ve aş diliyorlardı yeni yıldan.
İşte çocukların yeni yıldan bekledikleri bunlar. Biz erişkinler kadar bencilce olmayan, mucizevi olmayan, yıl hangi yıl olursa olsun değişmeyecek dilekler bunlar. Onların Noel babası devlet. Çocukları korumak, onlara bakmak için devlet hep olmalı ve devleti oluşturan biziz, biz hepimiz.Mutlu yıllar…….