ÇOCUKLARIN YASI

Bir ölümün kabulü zordur. Yüzlerce ölümün kabulü ve yası ise çok daha zordur. Türkiye bir kez daha, Soma Maden kazası haberi ile yüzlerce canın kaybı haberiyle sarsıldı. Geceler boyu ölüm haberlerini dinledi, bir umut yaşarlar diye kayıplarını bekledi. Tüm ülke ortak yas duygusu ile bir kez daha ölümü kabullenmek istemedi. Ama uzaktan kayıpları izleyen ve yasa bürünenlerin yanı sıra, orada Soma’da eşlerinin, çocuklarının, akrabalarının ani ölümlerini kabullenmeye ya da haber alamadıklarının yaşadıkları duygusunu korumaya çalışanlar vardı. İşten eve geleceğine emin oldukları, ölümü hiç yakıştırıp akıllarına getirmedikleri sevdiklerini kaybedenleri kimi zaman yaşlı gözlerle, çaresiz, kimi zaman ölümü kabullenmeye hazır olamayan öfkemizle izledik. Bizim bu denli ağır bulduğumuz kayıplar ve yas onların evlerinin içindeydi. Sevilen birilerinin ölümünün getirdiği duyguları çoğu zaman erişkin omuzlar bile taşımakta zorlanır. Erişkin omuzların zor taşıdığı bu yük, çocuklar için çok daha ağır olabilir. Yaşlarına uygun desteklerle çocukların bu kayıp travması ve yasına bağlı yükleri hafifletilebilir. Şimdi bu yükü, onların çocuk omuzlarından alabilmek için neler yapabileceğimizi düşünme zamanıdır. Aslında kaybın acısı geçmez, yaşanan travma unutulmaz. Ama zaten amaç onlara sevdiklerinin kaybının oluşturduğu travmayı unutturmak değil, onunla baş etmeyi öğretmektir. Yasla sağlıklı baş etmek, devam eden yaşamı yeniden, sevdiğinin yokluğunu kabullenerek sürdürmeyi sağlar. Bunları başarabilmek için gelişim dönemlerine göre çocukların ölümü nasıl algıladıklarını ve sevdikleri birinin kaybının oluşturduğu travmayı, yası nasıl yaşayacaklarını bilmek gerekir.

GELİŞİM DÖNEMİNE GÖRE ÖLÜMÜN ANLAMI

5 yaş öncesi: Beş yaş öncesi çocuklar ölümün kalıcı olduğunu anlayamazlar, kaybettikleri ebeveynin döneceğini düşünürler. Bu nedenle ne zaman döneceğini sorar, dönmeyeceğine inanmak istemezler. Süre uzadıkça kaygısı artar. Giden gelmemektedir. Hele işe giden babasının dönmediğini ve dönmeyeceğini fark edince diğer ebeveynini yanından ayırmak istemez. Bu yaşta, ölen kişi için “toprağın altında” gibi açıklamalar çocuğun kaygısını arttırır. Ölümün dönüşümsüzlüğünü kavrayamayacağından, ölenin toprağın altında üşüdüğünden, acıkırsa ne olacağından bahsedebilir. Ölümden hiç etkilenmemiş gibi yaşama devam edebilir.
6-10 Yaş: Beş yaşından sonra çocuklar ölümün geri dönülmezliğini yavaş yavaş anlar. Ama ölümü kendine, sevdiklerine yakıştırmaz; sadece yaşlıların, kötülerin öleceğini düşünür. Başkalarının ölüm acısını anlayabilir, hatta paylaşabilir. Ama kendi duygularından hiç bahsetmeyebilir. Çocuğu erişkinden ayıran bazı özellikler vardır. Bu nedenle çocuk ölümden kendini sorumlu tutabilir. Babasının ölümüne yaptığı yaramazlığın ya da babasına söylediği kötü bir sözün neden olduğuna inanabilir. Kaybettiği kişinin melek olduğu, onu görebildiği, cennette olduğunu düşünerek ölümle baş etmeye çalışabilir.
11 Yaş ve Üstü: Artık ölüm algısı erişkin gibidir. On bir yaş üstü çocuklar, ölümün ne olduğunu ve sonuçlarını anlar, ölüme ilişkin endişe duyarlar. Hiç tepki vermeyebilecekleri gibi, öfke, kızgınlık, içe kapanma, yalnız kalıp ağlama gibi tepkiler verebilirler. Kaybettikleri ebeveynine ait eşyaları kullanma, onun gibi davranmaya çalışma görülebilir. Gelecek kaygıları artabilir. Ergenlerde özellikle öfke belirgin olabilir.

YAS YAŞANMALI

Yas kayıp sonrası yaşanması gereken bir süreçtir. Çünkü ebeveyn kaybı, çocuk için önemli bir travmadır. Ancak yaşanmayan ya da uzayan yas ciddi sorun haline gelir. Kayıp sonrası yaşanan yasın ilk evresi şoktur. Bir hissizlik, ne olduğunu anlamama, tepkisizlik, adeta donup kalma şeklinde tanımlanabilir. Kısa sürede geçmesi beklenir. Onu bir öfke dönemi takip eder. Kayba inanmama, isyan etme, öfkelenme bu dönemin özellikleridir. Ölenin artık geri gelmeyeceğinin anlaşılması ile ümitsizlik devresi başlar. Huzursuzluk, içe kapanma, depresyona kadar gidebilen üzüntü olur. Yasın son ve beklenen evresi kabullenmedir. Kaybın kabullenilerek, ayrılığın gerçekleşmesi ölenle sağlıklı özdeşimin kurulup, yeni yaşamın devamını sağlar. Bu devrelerin sağlıklı yaşanması için çocuğun desteklenmesi, paylaşmak istediklerini paylaşması, duygularını aktarması için olanak sağlanmalıdır. Çocuk bir ebeveyn kaybederken, diğer ebeveyn de bir eş kaybettiği ve aynı süreçleri yaşadığı için çocuğa destek olamayabilir. Eğer başka destekler yoksa çocuklar yas dönemini yaşarken zorluk çekerler. Hem çocukların hem de erişkinlerin bu dönemleri yaşayarak, kabullenmeye gelebilmesi için ölüm kesinleşmelidir. Bu nedenle artık canlı olarak çıkma şansları olmadığı bilinen maden işçileri, depremzedeler yakınları tarafından umutla günlerce beklenir, ölüsü görülmek istenir.
Yası yaşamak demek her şeyin bitmesi demek değildir. Çocukların üzüntüleri değişik şekillerde zaman zaman ortaya çıkacaktır. Özellikle yakınlarına öfke, zaman zaman aniden ağlama, özlem, bedensel yakınmalar, daha küçük bir çocuk gibi davranma, kâbuslar olarak görülebilir. Çocuğa duygularını paylaşma ve yaşama şansı verilmelidir.
Destek olmadığında, ölümle baş edilemediğinde bu travmanın uzun süren belirtileri gözlenir. Uyku bozukluğu, iştah kaybı, okul sorunları, arkadaş ilişkilerinde bozulma, ölerek kaybettiği kişiye ulaşma arzusu, depresyon, aşırı kaygı ve diğer ebeveyni kaybetme korkusu, davranış sorunları olabilir. O zaman bir uzman yardımı alma zamanı gelmiş demektir.
NASIL DESTEK OLUNUR?
Yaşını göz önüne alarak, ama her zaman bildiği, tanıdığı, güvendiği birinin ölümü anlatması gerekir. Çocuğun duygularını paylaşmasını sağlamak, onunla duyguları paylaşmak çok önemlidir. Çocuğun yaşamı ne kadar çabuk normal akışına dönerse, sıkıntılar olsa da süreç onun için daha kolay olacaktır.
Soma maden işçilerinin aileleri büyük kayıplar nedeni ile travma yaşadılar. Kaç çocuk ebeveynini kaybetti bilmiyoruz. Ama ölüm sayısına bakarak, oldukça çok sayıda, her yaştan çocuğun yaşayan ebeveynleri ile birlikte bu travmayı yaşadığını söyleyebiliriz. Onların acısını paylaşmak yanında yapabileceğimiz destekler var. Sağlık Bakanlığı’nın görevlendirdiği erişkin ve çocuk psikiyatristlerinin yanı sıra, APHB, Türkiye Çocuk ve Genç Psikiyatrisi Derneği ve Türkiye Psikiyatri Derneği travma gruplarıyla gönüllüleri ilk günden beri travmaları sağıltmak için Soma’dalar. Bu destek programı devam edecek. Çünkü bu tür travmalar hemen onarılmaz. Bazen uzun sürer, bazen bir süre sonra ortaya çıkar. Bunların yanı sıra travmaların etkisinin artmaması ve tedavi olabilmesi için, başkalarının da yapması ya da yapmaması gerekenler var. Basının görevinin bu büyük kazanın haberini vermek, bilgi ulaştırmak olduğu bir gerçek. Ama travma yaşayan yakınların acılarını en taze haliyle göstermek, travma yaşayan insanları konuşmaya zorlamak, ölümleri göstermek, bunları süreli tekrarlamak travmayı her seferinde yeniden kanatmak demektir. Basının travmalarda haber verme şekillerini gözden geçirmesi, kendini eğitmesi ve yas sürecinin yas gibi yaşanmasına katkıda bulunurken, kendi yaslarını da sağlıklı yaşamayı becermesi gerekmektedir. Toplumdaki herkes; kayıpları olan çocukları ve aileleri yaslarını yaşadıkları süreçlerden uzaklaştıracak, düşünmeden, değerlendirilmeden yaptıkları yorumların, konuşmaların, davranışların travma etkisini arttırdığını fark etmelidir. Çünkü toplumlar da yas sürecini bireylere benzer şekilde yaşamaktadır. Tüm bunlar düzenli yapılıp, yaralar sarılırken travmaya yol açan nedenlerin belirlenmesi, ihmallerin giderilmesi, sorumluların bulunması yas sürecini herkes için olumlu etkileyecektir.

Facebooktwitterlinkedinmail