Dünyaya gelmek için her bebeğin bir ana rahmine gereksinimi vardır. Ama dünyaya geldikten sonra en önemli gereksinimi, onu seven, besleyen, temizleyen, bakan bir anne-babadır. Daha da önemlisi bütün bunları istekle, sabırla ve onun yanında olarak yapmasıdır. Doğal olanı, bütün bunların içinde büyüdüğü annesi ve oluşmasına neden olan babası tarafından yapılmasıdır. Ancak herhangi bir nedenle bunu onlar değil de, bir başka aile yapıyorsa çocuk için artık ailesi onlardır ve gerçek ailesi önemini yitirmiştir.
Bebek sahibi olamayan ailelerin, bir başkası tarafından dünyaya getirilmiş, ama bakılmamış ya da bakılamamış çocukları yasal ve duygusal olarak kendi çocukları olarak kabul etmelerine evlat edinme denir. Bazı yasal olmayan ve genellikle tanıdıklar arasında olan çözümler dışında, bunun yasal ve sık olan şekli, aileleri tarafından bırakılmış ve devlet korumasına alınmış çocuklardan seçim yapmaktır. Evlat alınacak çocuk her yaşta olabilir. Genellikle insanlar evlat edinmede yeni doğmuş bebek istemektedirler. Kendilerininmiş gibi hissetmenin, çocuğun da onları aile bilmesinin daha kolay olacağını düşünmektedirler. Her yaş grubunda aile ve çocuk açısından doğabilecek güçlükler vardır. Bu güçlükler uygun tutumlarla aşılabilir.
Neler yaşanabilir?
Evlat edinen aile bir yandan çocuk sahibi olmanın mutluluğunu ve heyecanını yaşarken, bir yandan da kendileri çocuk sahibi olamadıkları için acı duyarlar. “Bir başkasının çocuğu” düşüncesi, ailenin çocukla bağlanma yapmasında sorunlara yol açabilir. Aile bu sorunları kendi içinde hallettiği zaman gerçek ebeveynler olurlar. Çocuksa bir yandan kendi anne-babası tarafından terk edilmiş olmanın kaygılarına, yeniden terk edilebileceği kaygılarını ekler. Aileyi benimsemesi, güven duyması bu kaygıları giderir ve artık bir aile olunur.
Ailenin bir başka kaygısı çocuğun evlatlık olduğunun saklanmasıdır. Genellikle yeni doğmuş bebek alan aileler, bunun bir sır olarak kalmasını, çevrenin özellikle de çocuğun gerçeği öğrenmemesini isterler. Bunu sağlamak için yoğun çabaya giren aileler vardır. Yerlerini değiştiren, doğum öyküleri uyduran, hatta albümler, videolar hazırlayarak ilerde çocuğu inandıracaklarını düşünen aileler çok fazladır. Oysa bilinen bir şey var ki, bu olay sır olarak kalamamaktadır. Komşu, tanıdık, arkadaş, okul veya gerçek ailesinden bu durumu öğrenen çocuklar ciddi sorunlar yaşamaktadırlar. Çünkü önemli olan sevdiği, daha da önemlisi güvendiği insanlar tarafından kandırılmış olmaktır. Bu onların güvenlerini sarsar, gelecek kaygılarını arttırır. Bu nedenle evlat edinilen çocuğa, uygun zaman ve uygun koşullarda erken dönemde evlat edinildiği söylenmelidir. Eğer çocuk bunu ailesinden değil de başkalarından duyarsa, özellikle de ergenlik döneminde aşılması zor sorunlar ortaya çıkabilmektedir. Bunun temelinde anne-baba tarafından aldatılmış olmanın getirdiği güven sarsılması ve umutsuzluk duygusu yatmaktadır. Bir yandan gerçek ailesi tarafından istenmemiş, sevilmemiş olmayı, bir yandan da aile bilip, güvendiği insanlar tarafından kandırılmış olmayı yaşar. Çoğu çocuk gerçek ailesini bilmeyi, tanımayı reddeder. Ama bunu isteyen çocuklar da olabilir. O zaman koşulları iyi değerlendirmek gerekir. Aileyi tanımak çocuğu rahatlatabileceği gibi, kargaşa da yaratabilir. Yine de bu arama isteği, evlat edinen aileyi bırakma isteği değildir. Sadece kökenlerini bilme arzusudur. Çünkü çocuk için gerçek aile, kendisini seven, bakan ve koruyan ailedir. Amaçlarının onları terk etmek olmadığı anlaşılıp, onlara destek olunması gelecek sorunların daha kolay atlatılmasını sağlar.
Ne zaman ve nasıl konuşulmalı?
Büyük yaşta evlat edinilen çocuğa, o dönemde gerekli açıklamaları yapmak gerekir. Asıl kargaşa, bebekken evlat edinilen çocuklarda olmaktadır. Aile söyleyip, söylememenin yanında ne zaman ve nasıl konuşacağını düşünmektedir. En uygun zaman, okul öncesi ve çocuğun anlayabilir yaşa geldiği yani 3-6 yaş arasıdır. Ondan öncesinde de aile arası konuşmalarda “sen doğduğun zaman” la başlayan cümleleri “sen bizim çocuğumuz olduğun zaman” şeklinde kurmak, aile ve çocuk için hazırlık olacaktır. Bu dönemler çocukların sıklıkla nasıl dünyaya geldiklerini merak ettikleri dönemlerdir. Buna ilişkin soru sordukları zamanlar, anlatmanın en uygun olduğu zamanlardır. Anne-babanın bunu çocuğa anlatmadan kendi kaygılarını çözmüş olması gerekir. Evlat edinmenin doğal olduğuna önce onlar inanmalıdır ki, çocuğu gereksiz ayrıntılar, gizemlerle karıştırmasınlar. Aktarırken ailesi tarafından istenmediği, terk edildiği gibi konulara vurgu yapılmamalıdır. Vurgu, bir bebeği çok istedikleri ve onu kendi bebekleri olarak seçtiklerine olmalıdır. Çocuğa anlattıktan sonra, nasılsa biliyor diye herkese bu öykünün anlatılması gereksizdir. Çocuk bunun gizli kalmasını isteyebilir. Yine çocuk, gerçek ailesi hakkında sorular sorabilir. Bu sorulara doğru ve uygun yanıtlar verilmelidir. Gerçeği öğrenen çocuk, aile bildiği, onu seven insanlardan kopmayacaktır. Ancak çocuğun olumsuz davranışlarında onu bırakmakla tehdit etmek, bilinmeyen aileden gelen olumsuzlukları dile getirip, çocuğa söylemek onu yaralar.
Unutmayın bir çocuk için anne-baba demek onu koruyan, bakan ve en önemlisi seven ve kabul eden kişiler demektir. Onunla dürüst ve güvenli bir ilişki kurduğunuz zaman o sizin çocuğunuzdur ve bundan gurur duyacaktır.