Çocuklarımızın çalışmalarını istiyoruz. Önce basit işleri yapmalarını, sonra derslerini başarmalarını, iyi bir iş sahibi olmalarını öğütlüyoruz. Sonrası gelmiyor. Eğer sonrası olsa, onlara yapmakta oldukları işleri doğru ve düzgün yapmalarının çok daha önemli olduğunu öğretirdik. Çevremizde çalışan insanları biraz gözlediğimizde, çoğu ebeveynin ve eğitim sistemimizin bunu öğretmediğine ilişkin örnekleri bulabiliriz. Sadece yaptım demek için yapılmış bir sürü iş ve onları gerçekleştiren her düzeyden erişkinin olması büyük bir sorundur. Daha büyük sorun; işini sadece yapmış olmayı yeterli sayarak, daha fazla karşılık almaları gerektiğini düşünmeleridir. Gençler arasında yapılan araştırmalar, çalışma oranlarına göre değil, çalıştıkları için ücret ödenmesi gerektiğini düşündüklerini gösteriyor.
Hepsini Yaptım!
Bir işi tamamlamaktan daha önemlisi, nasıl yapıldığı ve ne işe yaradığı olmalıdır. Çocuklara soruyoruz: “Ev ödevleri yapıldı mı?” Ev ödevi onun sorumluluğu olduğu için yapması gerekiyor. Yanıt: “Hepsini yaptım.” olduğunda yeterli mi? Ne kadar sürede yaptığı, nasıl yaptığı ve en önemlisi yaptığı ödevden ne kadar yararlandığı daha önemli değil mi?
Geçtiğimiz ay kongreler nedeniyle sık sık yolculuk yaptım. Uçak yolculuklarında hostesleri inceledim. Sonuç olarak yapılması gereken her şeyi hepsi yapıyordu. Aralarındaki en önemli fark, yaptıkları işi nasıl yaptıklarıydı. Yapılan iş aynı olsa bile, doğru yapma çabası fark ediliyor ve işin kalitesini arttırıyordu. Son gittiğim kongre Antalya Lara-Kervansaray Otel’deydi. Bana çok sevimli gelmeyen cam ağırlıklı, yerlerinde ışıklı camlar olan kocaman bir otel. Dört günlük oda paraları ödenmiş olmasına karşın, ikinci gün gelenlerin odaları bir kez daha satılmış olduğundan, saatlerce bekletilmeleri ve itiraz ederlerse daha da bekleyeceklerinin ima edilmesi ilk doğru yapılmayan işti. Sabah kahvaltıda konuklardan birinin odasına uyurken gece yarısı giren adamın, mini barı kontrol edeceğini ve uyumaya devam etmesini söylediğine ilişkin öykü ikinci oldu. Kapıdaki rahatsız etmeyin yazısına karşın, içeri girip temizlik yapmaya başlayan temizlik görevlisinin dışarı çıkması istendiğinde “İşimi yapacağım, hemen bitiririm, sen uyu.” yanıtı, otel işletmesine ilişkin görüşleri tamamladı. Eminim tüm bu çalışanlara sorsak “işlerini yaptıkları” yanıtını alırız. Yöneticiler ve hatta otel sahipleri de işlerini yapmakla ilgilendiklerini söyleyecektir. Oysa işin yapılıyor olması, hizmet alanlar için yeterli olmadığı gibi verenler için de olmamalı. Bizler için kolay, bir daha o otele gitmemek sorunu çözer. Ama onların sorunu nasıl çözülecek? Yapılan işin nasıl yapıldığının, çoğu kez bitirmekten önemli olduğu nasıl anlatılacak? Doğru yapılmayan işin hem benliğimize, hem çevremize hem ülkemize zarar getirdiği gerçeğini kim gösterecek.
Niçin Çalışılır?
Eminim bu soruya çoğu kişinin yanıtı, yaşamını geçindirecek geliri elde etmek için olacaktır. Çalışmanın amaçlarından biri budur. Ama tek amacı olduğunda, yapılan sadece iş olur. Yapılan işten ve sonucundan mutlu olmak gerekir. Yapılan işin en önemli karşılıklarından biri, kendinizin ve başkalarının mutlu olmasıdır. Yapılan işi sevmek gerekir. Her zaman sevdiğimiz bir işi yapamayabiliriz. Ama yaptığımız işten keyif almaya çalışmak ve onu elimizden geldiği kadar doğru yapmak, işi sevmemizi sağlamasa da kendimizi huzurlu hissetmemizi, işi sunduğumuz kişilerin takdirini ve gelişmemizi sağlayabilir. Hatta kim bilir; işi sevmesek de, doğru yaptığımız için kendimizi sevmeyi başarabiliriz.
Ebeveynlerin çocuklarının, eğitimcilerin öğrencilerinin, işverenlerin çalışanlarının hedefleri arasına en azından “verilen işin hepsini yapmak” kadar “sahip olunan sorumluluğun doğru yapılmasını” eklemesi gerekir. Eğitim sistemimizin gözden geçirilerek; kazanma yöntemlerinin ve çabasının alınan puanlardan daha önemli olduğu, insanların sevdikleri ve istedikleri kadar, yapabildikleri işlere yönlendirildikleri sistemler oluşturulmalıdır. Sanırım yoğun sınavların başladığı bu dönemde biraz düşünmenin zamanıdır.