Özdeşim modelleri, çocukluktan başlayarak önemi azalmakla birlikte yaşamımız boyu devam eder. Çocukken özdeşim kurduğumuz kişiye göre, cinsel kimliğimizi, hayata bakışımızı, mesleğimizi belirlemeye çalışırız. Büyüdükçe azalmakla birlikte özdeşim kurduğumuz insanlar olur. Daha başarılı olmak için, daha çok kazanmak için bunları başaranları izler, değerlendiririz.
İlk özdeşim modellerimiz anne-babalarımızdır. Onlara yakın çevremizdeki aile büyükleri, komşular eklenebilir. Sonra kahramanlar olarak yaşamımıza öğretmenlerimiz girer. Gençlik döneminde arkadaşlar, ağabeyler, ablalar önemli özdeşim figürleridir. Sonra patronlarımız, çalışma arkadaşlarımız olabilir. Bütün bunlar, yakın çevremizden örnek aldığımız özdeşim modelleridir. Bir de dışarıdan bize sunulan özdeşim modelleri vardır. Çocukken çizgi film kahramanlarının etkisini hepimiz biliyoruz. Biraz daha büyüdükçe daha yaşayan kahramanlar özdeşim modelleri haline gelir. Sinema oyuncuları, şarkıcılar, mankenler, futbolcular ergenliğin kahramanlarıdır. Doğru örnekler sunulursa daha genç erişkin döneminde özdeşim modelleri iş adamları, liderler, mucitler, bilim adamları olur. Daha büyüdüğünüzde halen örnek almaya çalıştığınız, onun gibi olmak için onun yaptıklarını yapmaya gayret gösterdiğiniz, genellikle sizden daha tecrübeli ya da başarılı gördüğünüz birileri vardır. Önceleri kahramanlarınız, özdeşim modelleriniz olmak istediğinizi, seçtiğiniz yolu belirler. Sonra seçtiğiniz yola göre özdeşim modelleri bulmanız gerekir. Yaşam boyu doğru özdeşim modelleri sunulan bir insan, bunu kendi becerisi ve çalışması ile birleştirdiğinde başarılı olacaktır.
Modeller doğru mu?
Çocuk yetiştirirken anne-baba olarak onlara doğru özdeşim modelleri olmamız gerekir. Kız çocuk kadın, erkek çocuk erkek olmayı öğrenir. Onun dışında şiddet, konuşma şekli, davranışlar çocuklarımızın geleceğini belirler. Ev içinde anne-babalarını örnek alarak, onlarla özdeşim yaparak büyürler. Anne-baba doğru ve sağlıklı özdeşim modeli olmak zorundadır. Ayrıca ebeveyn olmanın başka bir sorumluluğu, kendi dışınızdaki özdeşim modellerini doğru seçmesi konusunda çocuğunuza yol göstermektir. Bu nedenle okula başlatırken en iyi öğretmeni ararsınız. Yine bu nedenle çocuğunuzun arkadaş çevresini uzun yıllar boyu denetlemeye çalışırsınız. Ama bunlar yetmez. Dışarıdan sunulan modelleri de göz önünde bulundurmanız gerekir. Bu nedenle çocuğunuza doğru değerler vermeye çalışmak zorundasınız. Doğru değerler, onun doğru özdeşim modelleri seçmesinde hayat boyu etkili olacaktır. O değerler onun seçeceği arkadaşlarından, olmak isteyeceği mesleğe, uyuşturucu kullanıp kullanmadığına, şiddete ve suça özenip özenmemesine kadar etkileyecektir. Seyredeceği diziyi seçmek, izlediği programdaki ya da filmdeki hangi kahramanı övdüğünüz, şiddete nasıl baktığınız, eğitime mi yoksa kısa yoldan zengin ve ünlü olmaya mı önem verdiğiniz onun yaşamında belirleyicidir. Kanunsuz, kabadayı, madde bağımlısı, sahtekâr, ahlâksız, toplum kurallarını hiçe sayan bir sanal ya da gerçek kahramanı, ünlüyü över, çok beğendiğinizi, başarılı bulduğunuzu söylerseniz yetiştirdiğiniz çocuk da sizin gözünüzde değer kazanmak için onun gibi olması gerektiğini düşünecektir.
Basının ya da özdeşim modellerinin sorumluluğu var mı?
Anne-baba olmak zordur ve sorumluluk gerektirir. Ama ünlü olmak, tanınmış olmak da sorumluluk taşımak demektir. Basın olmak, toplumun büyük kesimine ulaşır olmak ise bambaşka bir sorumluluktur. Haberler gerçektir. Ama basının habere yaptığı yorum gerçek değildir. Yaşamda kötülerin ve kötülüklerin olduğu gerçektir. Ama yaptığınız dizide, programda, filmde kötüleri ve kötülüğü övmeniz gerçeği yansıtmak değildir. Herkes hatalar yapar. Bu hatalarla yüzleşmek, sonuçlarına katlanmak ve düzeltmeye çalışmak gerçektir. Ama tanınan biri olarak bu hataları milyonların önünde övmek, yok saymak, hatta marifet ya da haksızlıkmış gibi anlatmak, hatalar için ödenen bedeli övmek, özelleştirmek gerçek olmadığı gibi zarar vericidir. Bunu yapan kişiyi milyonların önünde bunu yapması için desteklemek, onun hatasını hata gibi değil de, ününe ün katan bir değer gibi sunmasına izin vermek, bu bağlamda yazılar yazmak sadece sorumsuz basın olmak değil, aynı zamanda toplumu yanlış yönlendiren yayın yapmaktır.
Şimdi bir dönüp hep birlikte gündemimize bakalım. Çocukları, gençleri hatta erişkinleri şiddete özendiriyor dediğimiz dizileri ve oyuncularını nasıl özenilesi kahramanlar haline getirdiğimizi, sansürcü diye her türlü denetimi suçlayarak yarattığımız TV program ve dizilerinde evlilik, aşk, sadakat, yasa, saygı gibi değerleri nasıl anlamsızlaştırdığımızı, onların yerine aldatmayı, aile içi cinsel ilişkileri, yalan söylemeyi, istismarı nasıl yücelttiğimizi görebiliyor musunuz? Ya da gazete sayfalarında cinayetleri aşka, intiharları haklı nedenlere bağlayıp teşvik ettiğinizi gören var mı? Tüm bunlar az gelmiş gibi son zamanlarda mafya ilişkileri ile adaleti kendi sağlamaya çalışan ya da uyuşturucu nedeni ile yargılanan, bu nedenle hapse girmiş olan ünlüleri neredeyse kader kurbanı haline getirdiğinizin, binlerce çocuğa, gence bunları yapmanın çok da cezalandırılması gereken bir şey olmadığı kanısı verdiğinizin, hatta hapse girmenin kendini daha iyi hissetmek, üretmek ve daha meşhur olmak için iyi bir yol olduğunu söylediğinizin farkında mısınız? Umarım değilsinizdir. Sadece sorumluluğunuzu unutmuş ya da bilinçsizce, cahilce yapıyorsunuzdur. Çünkü eğer farkında olarak, bilerek, birilerini desteklemek için, bir şeyler kazanmak için yapıyorsanız; yaptığınız şeyin ilk başta kendi çocuklarınız olmak üzere, onların yaşayacağı toplumun geleceğini karartmak olduğunu bilin. Bu ciddi bir suçtur. Tanınmış kişilerin sorumluluğu; “Bir hata yaptım, cezasını çektim. Kimse bu hatayı yapmasın.” diyerek, işlediği suçun başkaları tarafından işlenmemesi için çalışmak, toplumsal duyarlılık için sivil toplum örgütleri ile işbirliği yapmak, böylece hatasını telafiye çalışmak ya da bu durumdan utanarak bunu ün ve para için kullanmak bir yana, göze batmamaya özen göstermektir. Basının görevi de bunu arkadaşlığı düşünerek övmek değil, toplumu düşünerek doğruyu göstermek için kullanmaktır.
Korkarım bir gün, bazı değerleri korumaya çalışmanın tutuculuk değil, çocuklara ve topluma değer vermek olduğunu anladığımızda, denetiminin sansür olmadığının bilincine vardığımızda, yanlış özdeşim modeli olarak ya da onları överek destekleyerek başta kendi ailelerimiz olmak üzere tüm geleceğimize kötülük yaptığımızı fark ettiğimizde iş işten geçmiş olacak. Umudum ise geç olmadan aklımızı ve kalbimizi kullanarak bu gerçeği görmemiz ve üstümüze düşenleri doğru olarak yapmamızdır.