REKLAMLA ÇOK BOYUTLU ÇOCUK İSTİSMARI

Çocuk giyimi için yapılmış bir reklam, sosyal medya başta olmak üzere birçok yerde tartışılıyor. Çocuk kıyafetleri satan bir firma çocukların ağzından şöyle sesleniyor: “Bir beden büyük almayın, seneye de giymem, moda neyse onu giyerim.” Öte yandan firmanın reklamının bir bölümünde, doğumundan itibaren “tarz” olan, okumadan önce “yazmayı” öğrenen çocuklar var. Çocuklar giyimleri, kıyafetleri ile çocuğa benzemiyor, erkek çocukların görüntüsü başka bir felaket, kız çocuklarınki bir başka. Hangi birini düzeltmek gerek, eleştirmeye nereden başlamak gerek bilemedim. Çocukları sadece kıyafetleri ile önemli, aranan, istenen olacaklarına inandırmaya çalışarak onlara geliştirebilecekleri tüm özelliklerini yok saymayı öğretmek mi daha zararlı; yoksa küçük çocuklara kız-erkek arkadaşlığını öğretirken “yazmak” gibi bir argo terimi kullanarak arkadaşlığı adileştirmek mi? Yoksa onları bir yana bırakıp en önemlisi diyerek, kız çocuklarını uygunsuz makyajlı ve kadınsı cinsel obje haline getirdikleri için pedofiliye yol açtıklarını anlatmaya çalışmak mı? Belki hepsini birden toparlayıp etik olarak kesinlikle sorunlu, yasal olarak da neredeyse suça yakın bir reklam yaptıklarını söylemek yeterli olacaktır. Ancak reklamın körüklediği bir başka şey ise tüketim. Daha yenisini, daha fazlasını iste. Reklamın hedef kitlesi çocuklar. Oysa çocuklar kendi kıyafetlerini satın alamazlar. Hatta reklamdaki yaşta olanlar çoğu kez seçemezler bile. Çünkü hangisi daha kaliteli, hangisi daha dayanıklı ve en önemlisi hangisi ailesinin bütçesine daha uygun bilemezler. Ama aileleri onlara kıyafet seçerken reklamda gördükleri şeyleri isteyebilirler. Reklam onlara, sadece kıyafetle hiç emek vermeden erişkin olmayı, tarz olmayı, önemli olmayı, beğenilen olmayı vaat ettiği için tutturabilirler, ailelerini zorlayabilirler. Çünkü böyle bir reklamı izleyerek beğenecek ve çocuğuna bu reklam nedeni ile o markayı seçecek ebeveyn umut ediyorum ki yoktur. Çocukları hedef alan reklamlar, onların tüketim alışkanlıklarını olumsuz etkiler. Alışveriş meraklısı çocuklar sistem için “iyi” birer tüketici olabilirler ama bilinçli birer tüketici olmayacakları açıktır.

AİLELER DİKKAT

Çocukların bilinçli birer tüketici olmaları için reklam denetleme kurumları kadar aileler de denetleyici ve örnek olmalıdır. Kendileri sadece marka giyinerek, insanları kıyafetlerine göre sınıflayarak konuşarak, kendilerinden farklı giyim tercihleri olanları ya da ekonomik güçleri nedeni ile onları alamayanları aşağılayarak var olduklarını, önemli olduklarını, değerli ya da üstün olduklarını sanan ebeveynlerin çocuklarından kıyafetlerine değil; bilgilerine, yaptıklarına, inandıkları değerlere güvenmelerini beklemeleri olanaksızdır. Ayrıca sadece kendi çocuklarını değil; tüm çocukları, istismar derecesine varan reklam, dizi, film vb. şeylerden korumak ve mücadele etmek tüm erişkinlerin görevidir. Reklam filmini yapanların “Benim işim yaratıcılık.”, filmi kabul edip sahiplenen markanın “Amacım mal satmak.” savunmalarına karşı söylenecek çok söz var. Yaratırken, satarken, çalışırken etik olmak zorundasınız. Ama daha önemlisi, çocuk istismarı için bunların hiçbiri savunma değildir. Çocukları olumsuz etkileyecek, gelişimlerini bozacak şeyler için hiçbir erişkinin gerekçesi olamaz. Duyarlı ailelerin, erişkinlerin tepkileri ile reklamın firma tarafından kaldırıldığına ilişkin duyumlar var. Ama fark etmez. Bir kez oynadı, internette her yerde var, dolayısıyla kaldırmış olmak verilen ve verilecek zararları engellemeyecek. Reklam sahipleri, reklamın iyisi kötüsü olmaz sözünü, haklarında konuşulması olarak algılıyorlarsa; hem markasının bu şekilde anılmasını kabul eden firmaya, hem de ama özellikle bu reklamı yaratan, çeken reklam ajansına sorulacak tek soru kalıyor: Reklamda “çocuk kafası” diye bir tabir kullanılmış. Çocuk kafası saf, içten ve o kıyafetler olmadan da gerçekten tarzdır. Peki sizin kafanız?

Facebooktwitterlinkedinmail