ZEKA (IQ) TESTLERİ VE BİLİMSEL IRKÇILIK

Hepimiz birkaç gün önce bir grup Alman bilim adamının açıklamalarını okuduk. Bu açıklamalar, Türk çocuklarının IQ değerlerinin yani zekâ düzeylerinin, Alman çocuklarından daha düşük olduğunu ileri sürmekteydi. Bu açıklamaların bilimselliğini, etik yönünü ve altta yatan nedenleri tartışmadan önce zekâ ve zekâ testleri konusundaki bilgilerimizi yeniden gözden geçirelim.

Zekâ ve zekâ testleri

Zekânın işlevlerini olduğu kadar, tanımını yapmak da karmaşıktır. Öğrenme, öğrenilenleri kullanabilme, çözüm bulma ve yeni durumlara uyum sağlayabilme yeteneği zekâdır. Zekâ, bir grup zihinsel yeteneğin birleşimidir. Bu yeteneklerin neler olduğu konusunda fikir ayrılıkları olmakla beraber, sözel, performans ve sosyal beceriler temel alanlar olarak kabul edilir.

Zekâ ya da IQ bazı bireysel ve grup testleriyle ölçülür. Bu zekâ testlerinin ortak özellikleri vardır. Bu testlerden iyi puan alabilmek için, okuma bilmek, dili konuşabilmek ve anlayabilmek gerekir. Bu nedenle yaşından önce ya da hakim olmadığı bir dilde test uygulanan kişi gerçek performansını gösteremez. Bu sakınca nedeniyle kültürden bağımsız bazı testler geliştirilmiştir. Bu testler dil kullanımını en aza indirgeyen, ya da hiç kullanmayan testlerdir. Alman bilim adamlarının sonuçlarını açıkladıklarını söyledikleri testler ise, bireysel yani anadil gerektiren testlerdir. Bir zekâ testini iyi yapan bazı özellikler vardır. Bu testlerin güvenirliliklerinin olması gerekir. Testin güvenirliliği demek, tutarlı ve durağan, yani her defasında aynı sonucu vermesidir. Ayrıca testin geçerli olması şarttır.

Zekâ testlerine yönelik eleştiriler

Tüm dünyada kullanılan zekâ testlerine yönelik bazı eleştiriler vardır. Bu eleştirilerin başında, testlerin içeriğinin dar bir aralıktaki yeteneklerin ele alındığıdır. Bu konuda eleştirileri olan Blum “Zekâ testleri kişinin önemli problemlerle zamana bağlı olmaksızın nasıl uğraştığı ve yaptığı hatalardan nasıl yararlandığını ölçmek yerine, görece önemsiz problemleri ne kadar hızlı ve hatasız çözdüğünü ölçmektir.” demiştir. Bu eleştirmenler testlerin zekâdan çok, test alabilme yeteneğini ölçtüğünü savunmaktadır.

Azınlıklara haksızlık mı yapılıyor?

Zekâ testlerine eleştirilerin bir kısmını, azınlıklara haksızlık yapıldığı görüşü oluşturmaktadır. Bu görüşe göre, testlerden iyi puan almanın birinci koşulu dile iyi hakim olmaktır. Bu nedenle her ülke kendi diline çevrilen ve geçerliliği-güvenirliliği yapılan testleri kullanır. Ayrıca farklı sosyal sınıflarda yaşayan çocuklar için, sorular ve yanıtları farklı anlamlar taşıyabilir. Benzer şekilde farklı kültürlerde sorunun yanıtı değişebilmekte ve çocuk kendi sosyal, ekonomik ve kültürel çevresindeki öğretiye göre verdiği yanıttan puan alamamaktadır. Bu görüşe karşı çıkan bilim adamları olmasına karşın, testlerin kültürel denklik için iyileştirilmesi gerektiği görüşü ağır basmaktadır. Zekâ puanı ile zekânın aynı şey olmadığını unutmamak gerekir. Çünkü zekâ sadece tek bir yapı değil, dünyaya uyum göstermek ve etkili davranmak için gerekli birçok yeteneğin birleşimi demektir. Bu yetenek de kültürlere göre değişir. Çünkü her kültürün önemli saydığı ve değer verdiği yetenek farklıdır.

Alman bilim adamları ve bilim

Gelelim Alman bilim adamlarının açıklamalarına. Daha önceleri de tarihsel süreç içinde zekâ düzeyleri, birçok ülke tarafından politik olarak ve ırkçı bir biçimde kullanılmıştır. Özellikle ırkçı yaklaşımlar, insanları zekâ düzeylerine göre değerlendirip, yetersiz olanların yok edilmeleri politikaları gütmüştür. Almanya Hitler zamanında da benzer yaklaşımla, insanların öldürülme nedeni olarak zekâ düzeyini kullanmıştır. Bunu yaparken de zekâ düzeyini etkileyen bireysel nedenler bir yana bırakılarak, ırklara mal edilmeye çalışılmıştır. Oysa tarih bu yanılgıları ve bedellerini ortaya koymaktadır. Politik açıklamaların bedelleri, politik alanda verilir. Ama bu açıklama bir bilim adamı tarafından yapılmıştır. Bu nedenle politik olarak değil, öncelikle bilim adamları tarafından değerlendirilmeli, etik açıdan bilime vurulan bu damga tartışılmalıdır. Bilimsel gerçeklere ve etik değerlere ters olan bu açıklamalar, öncelikle bilim adamları tarafından kınanmalıdır. Ne bilimsel verileri tartışmalı olan Alman bilim adamının açıklaması, Türk çocuklarının zekâsının düşük olduğunu gösterir, ne de bizim ara ara hiçbir veriye dayanmadan yaptığımız çocuklarımızın çok zeki oldukları saptamaları onları zeki yapar. Konuşarak ya da bilimsel ve etik olmayan açıklamalarla zekâ belirlenmez. Zekânın en iyi ölçümü yapılanlar, başarılanlar ve bunların başarıldığı koşulların göz önüne alınmasıdır. Farklı bir kültürde, ailelerinin dil bilmediği, kendilerinin dil gelişiminin yetersiz olduğu, Alman çocuklarıyla eşit haklara sahip olmayan çocuklara uygulanan, tartışmalı test sonuçları bilimsel olarak değersizdir. Asıl zekâyı, Türk çocuklarıyla ilgili açıklamaları gerçekçi değerlendirip, kızgınlığını, öfkesini kontrol ederek bilimsel gerçeklerle ortaya koyabilenler gösterecektir.

Facebooktwitterlinkedinmail