KARARSIZLIĞIN DAYANILMAZ HAFİFLİĞİ

Kararlı olmak hep övülür. En kötü kararın bile kararsız olmaktan iyi olduğu söylenir. Aslında ne kadar kararsız olunursa olunsun zaten çoğu kez sonunda bir karar vermek zorunda kalınır. En kötü ihtimalle kararı sizin yerinize biri verir. Denizin kıyısında, ayaklarınızı bir miktar sokmuş, su soğuk girsem mi girmesem mi diye düşünürken arkanızdan sizi iten biri ya da üstünüze su sıçratarak karar vermenizi kolaylaştıran biri çıkacaktır. Onun yerine “Soğuk, girme istersen.” diyen kişinin ise kararınızı etkileme olasılığı daha düşük olacaktır. Bazen “evet” diyerek geri dönecek ama çoğu kez bu tür bir uyarı sizi “Yok, o kadar soğuk değil.” diye farklı bir karara yöneltecektir.
Alışveriş yaparken hangisini alsam, yemek seçerken ne yesem soruları ile geçirilen zamanlar, bazen eylemin kendisi için harcanan zamandan çok olur. Sabah “Bugün ne giysem?” ile başlayan kararsızlık, daha yaşamsal konulara uzanır. Hızlı karar veren kişilere kimi zaman hayranlık duyulur. Kimi zaman ise “Ben bu kadar çabuk karar veremem, hızlı karar hata getirir.” denilerek eleştirilir. Erişkinler gün içinde birçok konuda kısa süreli ya da uzun süreli kararsızlıklar yaşar, ama en çok çocukların kararsızlıklarından yakınırlar. Oysa karar vermek beynin karışık bir fonksiyonudur. Dolayısıyla büyüdükçe karar verme mekanizmasını oluşturacak beyin gelişimi tamamlanır. Çocukların kararsızlığı bu mekanizmanın gelişiminin henüz tamamlanmamasından, erişkin kararsızlığı ise bu mekanizmaları nasıl kullandığından kaynaklıdır. Beynimizin prefrontal bölgesi karar vermemizde başrolü oynar. Özellikle bu bölgedeki sinir hücrelerimiz (nöronlar) daha önceki deneyimleri, bilgileri taşır. Karar vermemiz gerektiğinde bu taşıdığı bilgileri, verilecek karara ilişkin riskleri, ödülleri değerlendirir ve bize karar vermemiz için bir çıktı oluşturur. Çocukların henüz edinilmiş deneyimleri, bilgileri olmadığı için onlar büyüklerini taklit ederek karar vermeye çalışırlar. Yani onların kararsızlıkları aslında bir anlamda özdeşim yaptıkları büyüklerinin kararsızlıklarıdır. Biraz büyüyüp ergenliğe gelindiğinde, çocukluğa göre daha fazla depolanmış deneyim olsa da tek başına karar vermek için yeterli değildir. Ama çocuktan farklı olarak ergen, sadece ebeveynlerinden etkilenmez. Onun kararlarını başka örnek aldığı karar verenlerin deneyimleri de etkiler. Asıl önemli olan fark ise ergenin, karar aşamasında etkili risk ve ödül değerlendirmesinde doğası gereği çoğu kez riski seçmesidir. Böylece kendi deneyimi olmasa da çoklu örneklerle özdeşim yaparak ve riski göze alarak hızlı karar verebilir. Bu nedenle kararsızlık gençliğe özgü bir özellik sayılmaz.

KARARLARIN BEDELLERİ VARDIR

Karar verirken sonuçta oluşacak risklerin ve ödüllerin büyük önemi vardır. Çocukken deneyim eksikliğinden, gençken beynin gelişim sürecinden riskli sonuçlar seçilebilir. Yaşlandıkça riskleri göze almak zorlaşır, ödüller yetmez olur ve kararsızlık artabilir. Kararsızlığı gidermenin en iyi yolu elimizdeki ölçütleri iyi değerlendirmektir. Değerlendirebilmek için çocukluğumuzdan başlayarak oluşturduğumuz ölçütlerimiz vardır. Ne kadar çok ölçüt varsa, ne kadar çok ölçütü değerlendirirsek karar vermek ve doğru karar vermek o kadar kolay olacaktır. Herkesin ölçütleri farklı olur. Çünkü beklentisi, gereksinimi, göze alabildiği risk ve beklediği yarar farklıdır. Eğer beyin hücrelerine bilgi olarak sadece genellemeler depolanırsa, kararsız kalınmaz ama hep aynı kararlar alınarak yaşamın bir yarısını kaçıran, ön yargılı karar verici olunabilir. Diğer yandan istekleri, beklentileri değil, tam tersine istenmeyenleri değerlendirerek hiç risk içermeyen kararlar almak “kararsızım” diyenlerin son dakika kurtarıcısı olur. Bugün değişik bir yemek istiyorum ama seçemiyorum diyerek, bütün menüye defalarca baktıktan sonra her zaman yediği yemeği ısmarlayarak risk almadan karar veren kişi istediğini değil, istemediklerini seçmiş demektir.
Seçim anketlerinin, araştırmaların istatistiğinin önemli bir kısmını kararsızlar oluşturur. Tüm tartışmalar o sayılar üzerinden yapılır. Sonuçlara “kararsız” diye kayıt edilenler, çoğu kez menüyü ellerine aldıklarında arkalarından bir iten olmayacağı ve onlar yerine başka biri karar veremeyeceği için nöronları, bildikleri mekanizmayı kullanarak karar verecektir. Kararlarının tahmin edilmesi güç olan ve kararsızlığın dayanılmaz hafifliğini yaşayanlar ise risk almaktan çekinmeyen genç seçmenlerdir.

Facebooktwitterlinkedinmail