KARDEŞ OLMAK

Her kardeş kavgasından ve kardeşler arasındaki sorunları çözemediklerinden yakınan aileyi dinlerken kendi kardeşim gelir aklıma. Başımız her sıkıştığında birbirimizi aradığımız, çözmesi için değil paylaşması için anlattığımız, sesimizin tınısı sıkıntılı ya da acılı geldiği için binlerce kilometre uzaktan zaman yaratıp sadece yan yana olabilmek için birbirimizi görmeye gittiğimiz kardeşimle olan ilişkimiz. Hep böyle miydik? Değildik.

Birbirimizi kıskandığımız, tartıştığımız, küstüğümüz zamanlar oldu. Aramızda beş yaşa yakın yaş farkına, cinsiyet farkımız da eklenince farklı beklentilerimizin, isteklerimizin olması doğaldı. Birbirimizden oldukça farklı kişiliklere, özelliklere sahiptik. En önemlisi her çocuk gibi sevgilerini, ilgilerini daha çok almak istediğimiz ebeveynlerimiz vardı. Tüm bunlar nedeni ile belli bir yaşa gelene değin birbirimizi yokladık, yarıştık, tartıştık. Sonra bir gün geldi ve birbirimizin en iyi dostu olduk. Çok farklı yaşamlar seçmemize, hala birçok konuda çok ayrı düşüncelere sahip olmamıza, zaman zaman bu nedenle tartışmamıza, hatta ayrı ülkelerde yaşamamıza rağmen birlikteymiş gibi hissettiğimiz, canımızı, çocuklarımızı, geleceğimizi hiç düşünmeden emanet edebildiğimiz bu sevgi ve güven dolu ilişkiye nasıl geçtik?

Kardeşler ve aileler

Sadece çocukluk döneminde değil, gerek işimde gerekse çevremde erişkin dönemde olup, kardeşleri ile sorunları devam eden, hatta düşman olan kişiler görüyorum. Bireysel özellikler önemli olsa da yetişme döneminde anne-baba tutumunun kardeş ilişkisini nasıl yönlendirdiğinin önemini her olguda izliyorum. Anne-babalar çocukları arasında seçim, ayrım yapmadıklarını söylerler. Buna inanırlar da. Oysa çoğu kez fark etmeden yaparlar. Kimi büyük, kimi küçük olduğu için. Kimini güçlü kimini güçsüz bulduğundan, kimi kız kimi erkek olduğundan. Bazıları sevdiği birine, bazıları sevmediği birine benzediğinden. Bazen bir çocuğa tüm hayallerini bağladığından, bazen bir çocuk onu hayal kırıklığına uğrattığından. Ebeveynlerinin sevgisi için rekabet eden çocuklarını, daha iyisini yapabilsinler diye yarıştırırlar. O yaptı. Ya sen? Kimi zaman çocuklar paylaşılır. Annenin ya da babanın gözdesi olmak demek, diğer ebeveyni kaybetmek ve bir yandan kardeşinle karşı taraf olmak demektir.

Kardeşimle aramdaki bu ilişkinin oluşmasında en önemli etken anne-babamızdı. Onu dünyaya, bana sadece bana kardeş olsun diye değil, bir çocuk daha istedikleri için getirmişlerdi. Yani kararı bana bırakmamışlardı. Dolayısıyla sorumluluk da bana kalmadı. Kardeşim hiçbir zaman bana yük olmadı. Bana “Sen büyüksün, ona bakmak ve korumak zorundasın.” gibi sözler söylenerek kıskançlığım körüklenmedi. Aynı şekilde, ben kıskandığım zaman ailem “sen istedin” sözünün ardına sığınmadı. O geldiğinde tüm kıskançlığıma karşın, ilgi onun üstüne toplanmadığı için, anne ve babamın beni artık sevmediklerinden bir çocuk daha aldıklarını düşünmedim. Tartışmalarda büyük olmama karşın, benim de bir çocuk olduğum unutulmadı ve “Sen büyüksün, ablasın alttan al.” denmedi. Şu anda bana “abla” demesi çok hoşuma gitmekle birlikte, çocukken “abla” olmak istemiyordum. Ailemin bunu görmesi, bizim birbirimize öfkelenmemizi engelledi. Biraz büyüyünce o beni kıskanmaya başladı. Bu sık görülen bir durumdur. Her zaman büyükler, yeni geleni kıskanmaz. Biraz büyüyünce küçük olan, yaşı nedeniyle  kendinden daha çok hakka, daha fazla beceriye sahip olan büyüğü kıskanmaya ve engellemeye çalışır. Orada yine ailenin tutumları, bu kıskançlığı körükler ya da ortadan kaldırır. Bizimki, kardeşimin kendi beceri ve haklarını fark etmesiyle yok olup, dayanışmaya dönüşmüştü. Bunu sağlayan yine ebeveynlerimizin tutumlarıydı. Kavgalarımızın çözümünü anne-babamızda aramaktan çabucak vazgeçtik. Çünkü her defasında ikimize de kızıldı, ikimize de ceza verildi. Ailem hiç mi hata yapmadı? Arada bizi paylaşıp, kendilerine taraf yaptılar. Arada birimizi motive etmek için diğerini övdüler. Ama genelde doğru davrandıkları ve bazı temel kuralları iyi öğrettikleri için biz bu tuzağa düşmedik. Çoğu kez onların bu yanlışlarında birbirimizi koruduk, halen de devam ediyoruz.

Kardeş Olmak

Kardeş olmak, anne olmak kadar zevk aldığım, gurur duyduğum bir sıfat.  Çünkü tüm zorluklarına karşın çocuk sahibi olmak da, kardeş sahibi olmak da çok zevkli bir duygudur. Ama tek çocuksak, ya da çocuğumuz yoksa, onların yerini tutabilecek, sevgimizi verebileceğimiz evlatlar, kardeş gibi arkadaşlar bulma şansımızın her zaman olduğunu unutmayalım. Yeter ki isteyelim…

1-    Kardeşler arasındaki yaş farkı önemlidir.
2-    Yeni bir çocuk, olan çocuk kardeş istediği için değil, anne-baba uygun bulduğu için yapılmalıdır.
3-    Yeni bebek gelmesi, bir büyüğü abla ya da ağabey yapmaz. O hala çocuktur.
4-    Büyük kardeşin, küçüğü bakmak, korumak gibi görevleri yoktur. Bunlar anne-babanın görevleridir.
5-    Kardeş kavgalarında aileler taraf tutmamalı, sadece birbirlerine zarar vermelerini engellemelidir.
6-    Kardeşler arası rekabet körüklenmemeli, birbirleri ile yarıştırılmamalıdır. Her çocuğun kişiliği, özellikleri, yetenekleri farklıdır.
7-    Kardeş önemli olmakla birlikte, tek çocuk sorunlu demek değildir. Önemli olan onu sosyal ve başka çocuklarla paylaşmayı bilen birey olarak yetiştirmektir.

 

Facebooktwitterlinkedinmail