MAHALLE ÇOCUĞU

Sabahları işe yürüyerek gidebilen şanslı insanlardan biriyim. Bu yürüyüşü seviyorum. Evimin karşısındaki fırının önünden geçerken içerden “Abla kahvaltı yaptın mı? Poğaça sıcak, şimdi çıktı.” diye seslenen komşumu, her seferinde selamlaştığım yan apartmanın kapıcısını, önünden geçerken “Hayırlı işler, bir şey gerekli mi? Yollayayım mı?” diyen manavımı, kapının önünde olduklarında “Günaydın.” demeyi esirgemeyen çorap, gözlük, elbise, ayakkabı satan her dükkânın sahibini seviyorum. Çünkü bana mahallede yaşadığımı hissettiriyorlar. Evet, ben şanslıyım. Büyük bir kentte, benim hala bir mahallem var. O mahallede çocukluğumdan eksik olan şey çocuklar. Arada, büyüklerin elinden sımsıkı tutan çocuklar olsa da oynayan çocuklar yok. Zaten onların oynayabileceği alanlar da yok. Bırakın oyun alanlarını, tehlikeli olmadan yürümek çoğu kez erişkinler için bile zor ve gittikçe zorlaşıyor. Ne yapılırsa yapılsın, bir yolunu bularak kaldırımlara park eden arabalar nedeni ile yayalar yola inmek zorunda kalıyor. Arabalar dışında kaldırımları işgal eden yeni bir akım var mahallemde. Belediyenin hiçbir belirleme yapmadan izin vermesi nedeni ile neredeyse her apartmanın altına bir cafe açılıyor. Kendi apartmanına girebilmek için masalardan yol kalmadığından, önce kapıdan uzağa gidip geri dönmek zorunda kalıyorsun. Sonra sigara içmek için tam senin kapının önüne dikilmiş duran gruptan izin istiyorsun. Sana onları rahatsız etmişsin gibi kızgın bakıyorlar. Oysa tek isteğin, evine yabancı birinden müsaade istemeden girmek. Geç saatlere kadar kapı önünde gürültü yapılması, sigara içmek için kapı eşiğinde dayandıkları sırtları ile fark etmeden bastıkları zilin sesi ile gecenin bir yarısında uyanmak ya da bu saatte kim geldi diye merak etmek, mahallemin yeni yabancılarının getirdikleri. Bu yeniliklerin hiçbiri çocuklar için doğru değil. Hatta çocukların mahallede gezinmesini ve yaşamasını zorlaştıran şeyler. “Mahalle çocuğu” deyimi sokakta çok kalan, eve girmeyen çocuklar için söylenirdi. Oysa şimdi çocuklar dışarı çıkamıyorlar. Çocuklar için mahalleler çoktan kayboldu. Büyükler için de gittikçe kayboluyor.

Sosyalleşemeyen çocuklar

Ailelerin çoğu, her yaştaki çocuğunun sosyalleşemediğinden şikayetçi oluyor. İnsanlarla konuşmadıklarından, kendi arkalarına saklandıklarından yakınıyorlar. Ailelerin aşırı koruyucu tutumları bir yana bırakılırsa; çocukların sosyalleşmeleri için insanlarla ilişki kurabildikleri ortamlarda olmaları gerekir. Mahalleye çıkabilmek, komşu teyze, bakkal amca ile konuşabilmek, kreş ya da eve gelen misafirler dışında en iyi fırsatlardır. Evin içinde, arada AVM’lere giderek ya da çok zor bulunan parklarda zaman geçirerek sosyalleşmek zor oluyor. Kendi sistemlerinin dışında kalan kişilerle tanışamamaları bir başka sorun. Okullar da çoğunlukla farklı kültür, sosyal ve ekonomik seviyede olan çocuklarla karşılaşmalarına izin vermiyor. Oysa eskiden aynı okulda çocuk, yaşamı boyunca karşılaşabileceği herkesle karşılaşırdı. Herhangi bir gelişimsel sorunu, hastalığı, engeli olan çocukları çoğu okul ve veliler istemiyor. Böylece çocuk erişkin döneminde karşılaşacağı, birlikte yaşayacağı farklı olanı tanıyamıyor. Oysa gelişimin önemli bir parçası, birbirlerini tanımak ve birlikte olmaya uyum sağlamak. Bu kısıtlamalar erişkinlerin de birbirlerinden ayrı, kopuk hatta birbirlerine tahammülsüz olmalarına neden oluyor. Ben mahallemin korunmasını istiyorum. Sabah selamlaşmalarımdan vazgeçmek istemiyorum. Mahallemin modernleşme adına, orada yaşayanların haklarını gözetmeyen kişiler tarafından işgal edilmesini, değiştirilmesini istemiyorum. Ben mahallemde kendilerini güvende hisseden mahalle çocukları olsun istiyorum. Çocukların mahalle denildiği zaman bir politik terimi değil, insanların selamlaştığı, birbirlerine saygı gösterdiği ve çocukları hep birlikte korudukları yerleri anlamalarını istiyorum. Çok mu şey istiyorum?

Facebooktwitterlinkedinmail