KARNE ALIYORUZ

Bu cuma karne alıyoruz. Koca bir öğretim yılı bitti. Sınavlar, sevinçler, üzüntüler, çalışmalar, çalışmamalar ve o yüzden olan tartışmalar… Hepsi bir sonraki öğretim yılına kadar bir kenara konulacak. Ama önce hepsinin sonucu olan karneler bu cuma eve gelecekler. Aslında bugünden karnelerde yazanlar belli. Ama birçok evde, son bir ümitle karne bekleniyor. Tehditler yapıldı: “Karnende zayıf gelsin, görürsün sen.” Ödüller vaat edildi. Ve bekleme başladı.

“Karne korkusu yüzünden evden kaçan K.ʼdan haber alınamıyor. Perişan olan anne-babası karnenin önemli olmadığını, çok merak ettiklerini ve görenlerin insanlık namına haber vermelerini istedi.”

“Kendini asan M., karnesinde 4 zayıfı olması nedeniyle ailesinden çekindiği için bunu yaptığını ve onların yüzüne bakamayacağını bildiren bir not bıraktı.”

Bu haberler, hiç kimseye yabancı gelmemiştir. Hemen her karne döneminden sonra benzer haberleri basından izliyoruz. Cuma günü bazı ailelere mutluluk getirecekken, bazıları için üzüntü ve kızgınlık günü olacaktır. Zayıflara kızılacak, tehditler yapılacak, cezalar verilecek. Anne-babalar iyi okul seçtikleri, çalışmaları için gerekli her şeyi aldıkları, her istediğini yaptıkları için çocuklarının zayıfsız karne getirmeleri gerektiğini düşünecek ve emeklerinin boşa gittiği hissiyle kızgınlıkları artacak.

Karne Kimin?

Oysa cuma günü eve gelecek olan karneler sadece çocuklarımızın karneleri değil, onlar bizlerin de karneleri. Yani annelerin, babaların, okulların ve hatta eğitim sistemimizin karneleri. Zayıf olan karnelere kızmadan önce bir düşünmemiz gerek. Anne-baba olarak, en başından çocuğumuzu yetiştirirken kendi sorumluluğunu bilecek, ödevini, dersini sahiplenecek bir çocuk olması için gerekli temeli onlara verdik mi? Onlar için en iyi şeyleri istediğimiz kesindir. Ama okullarını seçerken onların özelliklerini, yeterliliklerini değerlendirdik mi? Yoksa kendi hırslarımızın kurbanı mı olduk? Başarılı, iyi gelecekleri olsun diye uygun olduğunu, daha iyi gelecek sağlayacağını düşündüğümüz eğitim sistemini, okulu, öğretmeni mi seçtik? Seçimi bu şekilde yaptıysak, çocuğumuzun gelişim düzeyini, algılamasını, ruhsal yapısını dikkate almadan, başarılı olması zor olanı, mutsuz olacağını hiç hesaba katmadıysak gelen zayıfları paylaşmamız gerekir. Hatta zayıfların sorumluluğunu almamız gerekir. Yıl boyu okulla, çocuğumuzun sorunlarıyla ilgilendik mi? Çocuğumuzun başarısız olma nedenlerini araştırıp, ona yardımcı olmaya çalıştık mı? Baş edemediğimiz durumlarda uzmanlardan yardım aldık mı? Yoksa bunları hiç düşünmeden sadece “ders çalış” demekle mi yetindik? Öğretmen tutup, kızıp, faaliyetlerini yasaklayıp, ama sorunu görmezden gelerek suçlayarak beklediysek, şimdi karnedeki payımızı ayırma zamanıdır.

Okul ve öğretmen

Karne verdiğiniz öğrencilerinizden bir kısmı başarısız oldu. Bu başarısızlık onların öğrenemediği gerçeği kadar, sizin de öğretemediğiniz gerçeğini gösteriyor. Bir sisteminiz var. Ama o sisteme uyum sağlayamayan, o sistemle anlatılanları anlayamayan çocuklar da var. Öğretim yılı boyunca bu çocukları fark edebildiniz mi? Fark edemediyseniz sisteminizi ve kendi bilgilerinizi yeniden değerlendirme zamanıdır. Fark ettiyseniz kendinize neler yaptığınızı sorun. Aile ile işbirliği, bir uzmana yönlendirmek çözüm olabilir miydi? Bunun yerine çocuğa kızmayı ve aileyi suçlamayı seçtiyseniz hata yapmış olabilir misiniz? Sadece ailenin haberdar olması, hatta uzmana gitmek sorunu çözmeyebilir. Okul içinde çocuğa karşı davranışları, beklentileri iyi ayarlamak gerekir. Onun başarılı olduğu alanları saptayıp, desteklemek, başarısız olduğu alanlarda ise daha iyi olabilmesi için farklı yöntemler denemek gerekir. Hangi sınav türünde daha başarılı olabileceğini, hangi anlatım şekliyle daha iyi anlayabileceğini belirleyip uygulamak, iyi eğitimci olmanın birinci ilkesi olmalıdır. Eğer bunları yaptıysanız iyi okul ve öğretmeniz deme hakkınız var. Yoksa cuma günü vereceğiniz karnedeki zayıflar size de ait demektir.

Ne yapalım?

Karne iyiyse hep birlikte mutlu olacağız. Ama kötüyse henüz geç değil. Yapılanları, yapılamayanları ve yapılması gerekenleri düşünüp, tatili planlama zamanıdır. Aile olarak, okul olarak, öğretmen olarak saydığımız şeyler için gönlümüz rahat “hepsini denedik” diyemiyorsak bizim de zayıflarımız çok fazla demektir. Evet, yaptım diyorsak o zaman kızma değil, bu durumu nasıl değiştirebilirizi hep birlikte düşünme zamanıdır. Unutmayın ki umursamaz davransa da, suçu başkalarına atsa da, belli etmese de çocuğunuz üzgündür ve sizi hayal kırıklığına uğrattığının farkındadır. Ben cuma gününün sadece hep birlikte karne alma ve bir yılı tamamlama günü olmasını istiyorum. Çaresiz ve korkmuş çocukların baş edemedikleri için evden kaçma ya da canlarına kıyma mevsiminin başlangıcı değil.

“Karnelerimiz” hepimize hayırlı olsun.

 

Facebooktwitterlinkedinmail